30 Mart 2009 Pazartesi

Hastane...


Uzun zamandir yazamadim cunku beter bocegim,tatli kizim zaturre oldu.4,5 yasina geldi hic hastalanmadan ama iste nereden aldi ise bu mycoplasma denen bakteri sayesinde zaturre oldu. Bu mycoplasma zaturesini de hic duymamistim. 5 gun hastane yatti bende onunla birlikte kaldim tabiki..Siringa ve igne korkusu disinda cok rahatti. Bol bol diger hasta cocuklar ile oynadi. Pediatri bolumunde bulunan anaokulu ve oyun odasinda resimler cizdi,boyadi,bilgisayarda cizim yapti ve oynadi.. Hastanedeki kalis kizima bir tatil gibi geldi. Hersey degisik tabi.. Yeni arkadaslar,hergun degisen doktor ve hemsireler, ozel anaokuldaki yeni oyuncaklar ve ogretmenler gibi...

Bir hastaneye ucuncu yatisim. Ilk iki sefer dogum sebebi ile beser gun kalmistim. Tabii dogum bolumu hastanede cok icacici cunku devamli guzel bir bebek dunyaya geliyor. Bebeklerin gece kaldigi bolumun camlarini aksamustu ziyaretcilere aciyorlar. Besiklerdeki bu minnacik insan yavrularina bakmak ayri bir zevk. Zaten gunduz herkesin bebegi yanina geliyor. Bu sefer kizim ile kaldigim bolum pediatri idi . Hastalar bebekler ve 3-12 yas arasi cocuklar oldugu icin yine icacici bir yerdi. Isin icine cocuk girince baska oluyor. Her yerde resimler,oyuncaklar etrafta kosturan cocuklar.. Genel olarak hastanede yatmak kimsenin hosuna gidecek birsey degildir tabiki. Esim omzundan ameliyat oldugunda 4 gun kaldi hastanede kalmisti. O zamanda gunduzleri onun yanina giderdim..Zaman zaman doktor kontrolune,kan testi yaptirmaya gittigimde birkac saat kaldigim oluyor.

Hastanelerde bulundugum bu donemlerde hep dusunurdum bazi konulari.. Iste simdi yazabiliyorum.. Oncelikle ben her hastaneye gittigimde doktor olmaya ozeniyorum. Acayip bir sey bu. Yani kan gormeyi sevmem,kazalardan filan cok korkarim ama bu duygu yillarca degismedi. O an kendime" keske tip okusaydim ve simdi doktorluk yapiyor olsaydim" diyorum. Belki de doktorlari hep insanlarin derdine care bulan guclu ve otoriter kisiler olarak goruyor ve icten ice ozeniyorum. Buyuleniyorum sanki..

Her hastane kendi basina bir sehir bence. Hic uyuyamayan ve hep hareket halinde olan karmasik bir sehir. Hep cok buyuk hastanelerde bulundum ve zaten hepsi labirent gibi.. Bu cok ozel sehrin insanlarinin bir kismi gelip gecici, sanki o sehiri ziyaret eden turistler gibi. Bir kismi ise orada hep bulunan, calisan yani sehrin kalici ve yasayan halki gibi diyelim. Bu halki yani doktorlari, hemsireleri, ahcilari ,temizlik gorevlileri,cafe'sinde calisanlari, gazete ve dergi saticilari kendi gorevlerini yapmanin disinda aralarinda dertlerini,mutluluklarini ve kizginliklarini konusuyorlar. Hastane denen bu sehirde gecici olarak, turist gibi bulunan hasta bunlari duyuyor ve dinliyor. Herkes zaman gecirmek icin zaten birbirini izliyor. Hasta ne yapsin ?? Turist gibi bulundugu sehirde zaman gecirmek icin diger turistler ile ahbap oluyor. Onlarin neden buraya geldiklerini ogreniyor,fikir belirtiyor. Kaldigi surece yanindaki diger turistlere moral veriyor,destek oluyor ve yardimini hic esirgemiyor. Tabii ahbap oldugu diger turistler ile tum diger kalici halk hakkinda konusuyor. Dinledikleri veya gozlemledikleri seyler hakkinda yorum yapiyor bunlari bazen cekistiyor bazen meth ediyor:))


Nasil yabanci bir ulkede baska ulkeden veya kendi ulkenden biri ile ahbap olursun,telefon numaralari alinir,verilir iste hastanedeki sozumona turislerde bunu yapiyorlar. Kisa donemde cok sey paylasiliyor ve dostluk hastane disina tasinmak isteniyor.. Kalis suresi uzarsa ahbaplik diger turistler disinda kalici halk ile de baslatiliyor. Cafe'deki senin nasil bir kahve istedigini biliyor. Gazete ve dergici senin dergini,gazeteni bilip, sana ayiriyor.. Temizlik gorevlisi dertlerini turist konumunda olan sana da anlatmaya basliyor. Bu oyle uzayip gidiyor.

Ama tek farkli sey bu ozel sehire ziyareti bitip ayrilan sozumona turist "umarim bir daha donmek kismet olur" demiyor, mutlu bir sekilde kendi sehrine,ulkesine donuyor...Bircok farkli hayat,dert,mutluluk gorerek degisik yapida bir suru insan taniyarak hayat tecrubesini biraz daha zenginlestirmis oluyor. Gercek hayatini surdurdugu sehrine donerken, saglikli olduguna sukredip,ufak konulari kendine dert etmeyip, sahip oldugu seylerin kiymetini daha iyi bilecegine dair kendine soz veriyor.

9 Mart 2009 Pazartesi

Cocuklarımın çizimleri


Su blog isini gun gectikce daha cok seviyorum. Aklima ne gelirse,ne istersem yaziyorum. Belki beni okuyan cok kisi yok, birkac dostum disinda ama ben kendim icinde yaziyorum zaten. Belki birkac sene sonra daha cok okuyanim olur, tanimadigim bilmedigim kisilerde benim sayfami gorup yorum atarlar. Bilemem.. Aslinda Italyan arkadaslarimin okuyamayip sadece goz attiklarina uzuluyorum ama zor yetisiyorum herseye zaten. Italyancaya yazdiklarimi tercume etmek ile ugrasamiyorum.Zaten blog benim icin bir gunluk aslinda. Oyle cok iddiali degilim bazi blogcular gibi. O yuzden sanirim her zaman anadilimde yazacagim.Belki emekli olunca zamanim olur diger iki dilde yazmaya!!

Neyse acayip yayinti toplama meraklisi biri olarak evde cocuklarin cizdigi resimleri zaman zaman uzulerek atiyorum. Hepsini saklamamin imkani yok. Birkac tanesini mutfaga astim. 4.5 yasindaki kizim cogu zaman anaokulundan bir resim ile geliyor. Anne bunu sana yaptim diyor." Sakla ama diyor" cin cin. Cunku birkac defa kendi resimlerini copte buldu ve bana kizdi. Ayni olay oglumla basima gelmisti o kucukken.

Simdi blog var. Bu Cuma aksami elime yine bir resim verdi kizim. O an aklima geldi. Bundan sonra begendiklerimin resmini cekip bloguma koyayim. Yillar sonra buyudugunde hem kendi gorur ve mutlu olur,hem evde bir suru resim birikmez ve tabii kalici olur. Torununa bile gosterip bak "anneanne nasil resim yapmis 4 yasinda iken der!! " Hakikaten acayip guzel sey su blog ya... Keske oglum daha kucukkende blogum olsa idi.. O da guzel resimler yapmisti. Belki bir yerlerden bulup cikaririm atmamissam ve koyarim. Sadece yukaridaki ev ve adamli resim onun..Renkli kus ve alltaki iki resim kizimin..Resimlerden en alttakini yaptiginda cok sasirmistim cunku o gun kisileri garip kare diktortgen olarak cizecegi tuttu. Bir daha buna benzer resim yapmadi. Iyiki atmamisim..


Karaoke ve Kadinlar Gunu


Ben 8 Mart Kadinlar Gunu'nu ilk defa 1992 yilinda Italya'ya geldigimde duydum. O zamanlar henuz Turkiye'de kutlanmiyordu. Artik kutlaniyormus. Burada kadinlar gunu semboli mimoza cicegidir. Her yerde satilir daha birkac gun oncesinden. Kadinlara mimoza hediye edilir ve genelde kadinlar o gece disari cikar,kendi aralarinda eglenirler. Ben 17 senedir Milano'da yasiyorum ve sanirim bir defa Kadinlar Gunu'de aksam ciktim. Sevmiyorum..Bence onemli olan kadinin ne zaman isterse,ozgur bir sekilde arkadaslari ile disari cikabilmesi.Esini,cocuklarini ve bin tane ustunde olan sorumluluklari kenara birakip arada kendine ve yapmak istedigi seylere zaman ayirabilmesi. Bunu sadece 8 Mart gunu yapmamasi lazim. Modern gozuken Avrupa ulkesi Italya'da,diger Avrupa ulkeleri ve Amerika'ya gore calisan kadin yuzdesi cok az Kadinlara cogu zaman cocuklari oldugu icin isyerlerinde fazla kariyer yapma imkani taninmiyor,part time calismak bir hayal ve cocuk yuvalari cok pahali ve devlet anaokullari var ama devlet destekli yuvalar yok ya da yok denecek kadar az. Yani cocugun ilk 3 yilinda kadinlar cok yalniz.Bu konuya girersem iyice dagilacagim.

Neyse ben 17 yildan sonra ikinci defa dun aksam Kadinlar Gunu'nde ciktim. Yasadigim kasabada ilk defa bu ozel gun icin bir gece duzenleniyordu. Gitmemek cok ayip olurdu. Kasabanin kutuphanesinin yaninda olan genis salona girdigimde biraz sasirdim. Genc bayanlari beklerken cogunlugu bizim kasabanin yaslilari olusturuyordu. Hepsi koltulara oturmus etrafi seyrediyorlardi. Kenarda bir masada ise Karaoke kurulmustu.












Geceyi duzenliyenler belediye ana kurulda olan genc bayanlar oldugu icin oncelikle kendileri milleti canlandirmaya onayak oldular.Karaoke'yi getiren onlardi zaten cunku kendi evlerinde arkadaslari ile yapip egleniyorlarmis. Bazilari gayet iyide sarki soyluyordu. Yavas yavas vals,cha cha,marzuka derken bizim kasabanin yasli nufusu ayaklandi. Zaten Italya'da belli bir generasyon cok iyi bu tip danslari yapar. Burada kadin kadina dans etmek de cok yaygindir. Kadin ve erkegin beraber oldugu ortamda da kadin kadina dans edilir. Bilmeyen erkek ile dans edecegine iyi dans eden bir kadin kadin arkadasi ile dans eder. Yani kadinlar partisindeyiz diye degil ondan yazmak istedim. Bu normaldir Italya'da. Bendeniz denemedim bile cunku ritm tutamiyorum ve ayaklarim birbirine karisiyor. Ancak cok iyi bilen biri olacak ve beni yonetecek ama onda bile zorlanirim. Ben memnuniyetle yasi yetmis,seksen ve uzeri olarak degisen teyzelerimizi seyrettim ve fotograflarini cektim.






Tabii karaoke ile sarki soyleyenler herkese" istediginiz sarkiyi secin,biz bulalim ve sizde soyleyin" dediler. Ben Adriano Celentano'nun cok sevdigim Azzurro sarkisini sectim ama cok utandigim ve cekindigim icin" aman lutfen sizde bana eslik edin ve 1 saat sonra soylerim" dedim. Ben hayatimda hic karaoke yapmamistim. Muzik dinlemeyi cok severim. Italyan muzigini cok seviyorum ve 17 senedir bu ulkede cok sarki dinledim ve gecmisteki ve yeni Italyan sarkilarini bazi italyanlardan bile iyi bilirim. Ama yetenekli dogmamisim. Ne sarki sozu, ne sarkinin melodisi ve ritmini aklimda tutarim. Sarki calsin hemen bilir ve tanirim ama bana soyle derlerse soyledigim sarkidan ne anlatmak istedigim hic anlasilmaz cogu zaman. Karaoke benim icin yaratilmis. Ne buyuk bir zevk ne eglenceli ismis, dun gece anladim. Birden beni kolumdan tuttular ve lutfen ingilizcen senin cok iyi ve akici bizimle soyle yardim et dediler. Birlikte meshur y.m.c.a sarkisini soyledik. Karaoke'de ilk denemem bu oldu ve delirdim tabii.Zaten cok sevdigim bir disko parcadir. Azicik sozleri de biliyorum. Ama karaoke super cunku soyleyecegin zaman kelime koyulasiyor ve arkada zaten sarkinin ana melodisi caliyor. Hersey hazir tabaktan soyleyene sunuluyor:)) Tabii iyice gaza geldim ve cok guzel soyledim dans ede ede.. Millet dans ediyor ve sen sarkici gibi soyluyorsun.. Ay cok eglenceli. Arkadan tabii hemen Can't take my eyes off of you ve I will survive sarkilarini koydular. Bu sekilde beni kandirmis oldular. Korkum gecti ve butun gece bildigim bilmedigim tum Italyanca sarkilarinda mikrofonu elime aldim ve soyleyenler arasinda bende vardim.Tabii Azzurro'yu da soyledim.

Digerlerini soylerken hem videolarini hem fotograflarini cektim. Sonucta cok yetenekli olmadigin surece herkes biraz kotu soyluyor ve cok komik oluyor. O yuzden benim yeteneksizligim hic goze batmadi. Yasasin yeni bir eglence buldum. Yazimi okuyanlardan bazilari kesin cok iyi biliyordur karaoke olayini ama benim icin kirk yasima yaklasirken cok yeni bir kesifti valla!



Aferin bizim belediye meclis uyelerine ! Cok guzel bir gece idi. Saat 12.30'a kadar sarki soyledik. Yasli kesim biraz erken kalkti. Onden kucuk sandvic ve kanapeler sonra ismarlanan pizza ile bira keyfi arkadan tatlilar ve en son Italyan meshur limon likoru limoncello.. En guzeli herkes bir dayanisma icinde idi. Yasli teyzeler hepsi masallah limoncello ickisinden soguk soguk goturduler. Kahveleri yapip hepimize ikram ettiler tepsi ile. Genc yasli tum nesil kadinlar hep birlikte cok guzel eglendik. Gecenin sonunda hepimize bu aylarin ciceginden hediye ettiler. Mimoza dali yerine gercek bir saksi cicegi.Cok daha kalici. Limoncello ile beraber yukarida resmini koymustum. Umarim her yil organize ederler.Hatta karaoke'den hevesini alamayan ben "ya su isi 2 ayda bir bu salonda yapsak" diye oneri de bile bulundum.Salona var nasilsa belediyeden..

6 Mart 2009 Cuma

Masumiyet Muzesi


Evet bitirmem biraz zaman aldi. Nitekim buna biraz sasirdim.Orhan Pamuk en sevdigim yazarlardan biridir. Kara Kitap'i 5 defa okumusumdur.Tum kitaplarini okudum ve hepsini bir cirpida bitirdim bu ve Yeni Hayat haric. Bu kitabini da begendim. Heyecanla elime aldim acaba ask hakkinda nasil yazacak diye. Tabii ask hakkinda yazmista esas ask acisi hakkinda yazmis.Anilar ile yasamanin,objeler ile sevdigin kisileri ozlesdirme uzerinde onemle durmus. Yani kitabin kahramaninda bu artik saplanti haline gelmis. Kitabi okuduktan sonra yorumlara baktim ama cok da degil cunku benim bir kitap hakkindaki kendi yorumum onemli kendim icin. Ama su yazi hos geldi..Guzel bir soylesi hem Pamuk'un dusuncelerini goruyorsun hem kitap hakkinda bir fikir sahibi oluyorsun. Yani okumadan once bilgi edinmek isteyenler icin iyi. Ben o adam ne yazarsa gozum kapali alirim cunku.

Bu kitabi da begendim ama delirmedim. Hani herkesin bir favori kitabi vardir sevgili yazarinda. Benim icin 1.kara kitap 2.Istanbul.. Ilk basta sardi beni ama ayrilik kismini ve daha sonra sevgilisini tekrar bulduktan sonra 8 sene sadece onun yaninda olabilmek icin kizin kocasi ve annebabasi ile oturdugu aile evine gidis ve gecirdigi zamanlari anlatan kisim cok yavas ve sinir bozucu idi. Asik Kemal'e acidim ve ben bile yiprandim. Sonra yine hizlandi ve sona bir cirpida hem sevinip hem uzulup sok olarak ulastim. Nitekim kitabi bitirip kapagini kapayinca" buyuksun sen Pamuk" dedim. Cunku Kemal'in askini geri kazanmak icin bekleyisini, zamanin gecisindeki yavasligi,o acisini ,o yipranmasini ; uzun uzun cumleler,detaylar ve kahramanin kendi kendine soyledigi dusunceler yorumlar ile o kadar guzel vermiski !! Okuyucu bendenizde bir " off ayy yeter " dedim. Kendimi parcalayasim geldi. Pamuk'ta bilhassa yapmis bunu bence. Oyle agirlastirmis herseyi..

Neyse sizlerde okursaniz kendinize gore yorum yaparsiniz. Her okuyucu ayri cunku.Bu kitapta benim hosuma giden soz "mutluluk insanin sevdigi kisiye yakin olmasidir yalnizca". Kitapta bu isimde bir bolum var.Cok dogru cok.. Yani zaten sevdigimiz yanimizda olunca hersey daha guzel gelmez mi bize?? Eger sevgi gercek ise.. Onun varligini hissetmek yeterlidir cogu zaman.

Kahramanimiz asik Kemal Bey olene kadar 5723 muze gezmis ve hayatindaki en onemli bes muzeden biri de Milano'daki Bagatti Valsecchi Muzesi imis. Kendi deyisi ile her firsatta yasamak icin Milano'ya gidermis. "Cunku muzeler gezmek icin degil,hissetmek ve yasamak icindir" diyor kitapta. Yasadigim kentte olan bu muzeye gitmek istiyorum. Artik gezip gordukten sonra yazarim blogta. Annem bu kis burada yanimda iken Masumiyet Muzesi'ni bitirdi ve Izmir'e donmesine 1 gun kala Milano merkezine inip bu muzeyi gezdi ve cok begendi.

Bu muze olayina bagli olarakta kitaptaki ilginc baska konuda bu hayali hikaye okuyana gercek gibi geliyor. Kitabin kahramani askini kaybedince buyuk sevdasini ve guzel sevgilisini anlatmak icin bir muze kurmak istiyor ve asklari hakkinda bir kitap yazmasi ve muzeyi kurmasi icin Orhan Pamuk ile irtibata geciyor. Yani bunlar tamamen Pamuk'un hayali ama bize gercek gibi geliyor cunku Pamuk bu muzeyi kuracak. Sanirim esyalarin toplanmasi yetismedigi icin 2010 yilinda Cukurcuma'da acilacakmis. Bu kitapla giden muzeye bedava girebiliyor. Kesin gidecegim acilinca bu muzeye. Mimarlik dergisinde cikmis ilginc bir yaziyi link verdim muzenin nasil bir sey olacagini anlamaniz icin.

Simdi baska bir kitap yaziyormus kimbilir ne zaman cikar piyasaya?? Bu kitabi yazmasi cok uzun surdu cunku.. Ne olursa olsun alacagim tabii ne de olsa Orhan Pamuk bu.. Ben seviyorum bu adamin kitaplari hemde cok.

5 Mart 2009 Perşembe

Kadin icin cantanin onemi...


Tum kadinlar cantalarina onem verirler. Cantalar hakkinda yazilmis ozel bir kitabim var orada okumustum. Camille Dalmais adli sarkici "Le sac des filles" yani kizlarin cantalari adli sarkisinda dunyanin gidisini anlayabilmek icin erkeklerin kadinlarin cantalarinda ne oldugunu aciklayabilmeleri lazim demis. Ne hos demi? Bir kadinin kisiligini cantasinin icine bakip anlayabileceginizi bircok kisi yazmis ve soylemistir zaten. Onemli cantalarin hikayesini ve kadin ile cantanin ozel iliskisini anlatan cok hos bir kitap. Yazari Italyan bir moda gazetecisi Paola Jacobbi , ismi "Pazze per le borse" . Cantalar icin deliriyorum gibi tercume edilebilir. Turkiye'de ingilizcesi veya turkcesi birgun cikarsa okumanizi tavsiye ederim super. Ayni kadinin birde ayakkabilar uzerine kitabi var. Tabii ben iki kitabi da aldim,kutuphaneme dahil ettim zamaninda.

Mesela bana devamli canta degistirmek zor gelir. O yuzden az sayida ama kaliteli cantam olsun istemisimdir hep. Tabii daha gencken bunu yapmam zordu ama yasim buyudukce onem verir oldum. Bir gece cantasi,bir kahverengi tonlarinda spor,bir yazlik deri olmayan spor canta gibi gibi. Tabii kendi kendime bazen soruyorum " allahaskina imkanin olsa, her istedigin cantayi ya da her yilin "it bag'ini" almaya ,alir miydin?" Biliyorumki imkanimda olsa almam.50 cantansahibi olacaksin da ne olacak?? Hergun nerden zaman bulacaksin degisik bir tane kullanmaya, bir cantadan digerine esya tasimaya? Bence oyle 50 tane kaliteli ozel tasarim cantasi olan bir kadin calismiyordur veya calissa da canta degistirmeye musait bir is ve ozel hayati vardir. Yani buna zaman ayirabilir:)) Zaten benim cantalarim benimle ozlesmis durumdalar. Yani 4 tane cantam var ve hepsine asik olup aldim. Vitrinde gordum ve "bu senin cantan!!" dedim.

Bir arzum ve eksigimde siyah bir canta ama omuzdan askili yani italyacan tracolla.Her kadinda olmasi gereken bie model. Herseyi koy icine, iki elin bagli olmadan, bos rahatca, cantan omzunda yuru,alisverise cik,seyehat et. En kullanisli canta tasarimlarindan biridir tracolla ve bende hala yok. Cunku tam olarak bulamadim beni carpan iste busenin cantan,senin icin yapilmis diyecegim bir taneyi. Kac senedir oyle hep bakiniyorum..Ayrica her tarz giyindigimde uymali ustume. Yani kot ,tshirt veya bir kazak ,sweatshirt ile sokaga cikinca da , bir elbise ile cikinca da.. Tabii siyah ve tonlarindan bahsediyorum.

Evet.....bu sene artik buldum.. Iste bu da benim bu seneki it bag'im.. Bu benim tam aradigim tracolla..Benim icin yaratilmis bu canta.




Cok istemeye basliyorum hemen secret misali. 40.yas gunum icin..Bir sekilde olur belki. Olsun istemek bile guzel. Ama aslini gidip gormem lazim belki cok buyuktur.Bu cantanin on tarafi baska arkasi baska. Tribal tasarim, pony ve yilan derisi patchwork ve normal deri .Acayip hos cilgin delidolu bir tasarim bu.. E ne de olsa Tamara Mellon..Ahh ahh...

4 Mart 2009 Çarşamba

Pitone :))

Devamli yagmur yagiyor, ekonomik kriz her yeri kasip kavuruyor bari biraz guzel seyler dusunup yazayim da icim acilsin..Daha Milano merkezine inip soyle bir dukkanlarda ne var ne yok bakamadim. Su pek sevdigim "window shopping" olayina giremedim. Internet sagolsun idare ediyoruz. Italyan Vanity Fair'e uyeyim,oradan da goruyor ve izliyorum ve anladim ki bu bahar ve yaz gozlerim bayram edecek. Beni esas ilgilendiren sey canta ve ayakkabi. Almasam bile bakmayi da cok seviyorum. Neden gozlerim bayram edecek cunku herkes koleksiyonunda yilan derisi ayakkabi ve canta yapmis. Bilhassa Prada cantalari muhtesem bu sezon. Bir an evvel gidip dukkaninda yakindan gormem lazim cunku bazen reklamda gordukten sonra vitrinde gorunce insanin fikri degisebiliyor.40 yasimi dolduracagim bu sene. Iste kendi kendime yapabilecegim bir super hediye olmayi hak edecek bir canta..




Ben oldum olasi yilan derisi ayakkabiya bayilirim. Italyanca degisik yilan tiplerine pitone deniyor. Su aralar her yerde pitone kelimesi goruyorum anlayacaginiz..Sanirim 2003 yilinda daha ortada yilan deri ayakkabilar pek yokken,Prada'da gordugum yesil bir taneyi almistim cunku hem modeline asik olmustum hem pitone idi hem de %50 inmisti. Tabii o kadar inmisti cunku yilan derisine pek ilgi yoktu o sene. Her zaman cok severek giydim ve giyiyorum o zarif ayakkabiyi. Bu sene tabii cok moda o baska ama ben moda olmadigi zamanda seviyordum yilan derisi ayakkabilari . Simdi yukaridaki kenari siyah canta benim olsa ben cok sevdigim icin modasi gecse bile yillarca tepe tepe kullanirim. Moda ne ki zaten bence moda insanin kendi yarattigi sectigi stili.. Bu sene Zap Vintage magazasindan yine yilan derisi manyagi oldugum icin kendime bir blazer ceket aldim. Yillar once fiyati 645 euro imis simdi 70 euro'ya inmis.. Bana soyle ucuk ceket varsa depodan cikarin dedim magazada. Bu ceketi getirdiler asker yesili ve yilan derisi,bir dakika dusunmedim :)) Ama yilan denen hayvandan korkar ve igrenirim herkes gibi ama derisi cok estetik oluyor canta ve ayakkabi da.. Ceket bile inanilmaz cekici..

Askim Jimmy Choo hep kullanir yilan derisi. Iki sene once de vardi simdi de var.. Bu sene de hos seyler yapmis, yine cok zarif ama ayni zamanda delidolu.. Bayiliyorum ...



Bu sezon daha baska cok guzel seyler var ortada.. Bu sene Louis Vuitton Spicy Sandals Collection'da super. Spicy yani baharat gibi binbir renk ve tad ve zevki barindiran bu deli sandaletlere de bayildim.. Fiyatlar ucuyor tabii her zamanki gibi:((

Bizim kasabanin en eski binasinda yoga !!

Dun aksam cok mutluydum. Kizim 39 derece atesle yaniyor olmasina ragmen bizim kasabanin en eski binasinda yapacagim ilk yoga dersine gittim. Kacirmam mumkun degildi cunku gerceklesmesinde payim buyuk. 2000 yilindan beri Persembe aksamlari yoga yapiyorum ve cok seviyorum. Ogretmenim aslinda veteriner ama 15 senedir yogaya merak salmis ve ogretmenlik sertifikasi da almis. Milano'dan sadece bize ders vermek icin geliyor. Milano'da baska ders verdigi yerlerde var ama benim sehir disinda yasayan biri olarak katilmam cok zor. Kac yildir "ah keske haftada iki kere yoga yapma imkanim olsa, ideali o tabii " diyorum. Ogretmenimi degistirmem yani baska ek yoga kursuna da gitmem. Oyle icimden dileyip durdum ve cok istedim. Tam Secret kitabinda soylenen seylere uygun bir durum bu..O kadar istedimki bir sekilde gerceklesti. Nitekim ben o kitabi okudugumda bazi noktalarda hak vermistim. Birseyi cok arzu ediyorsan bir sekilde gerceklesiyor. Ne zaman bilinmez ama gerceklesiyor. Ben hayatimdan cok ornek verebilirim. Tabii Secret kitabinda yazildigi gibi 1 milyon dolar duslemiyorum. Kitaba gore onu da cok istersen sahip olurmus kisi,buna pek inanamiyorum. Baska istedigim ufak capta seyler, goruyorumki gerceklesiyor ya da gerceklesme ihtimali var.

Evet dun aksama doneyim yine ben. Yukarida resmini koydugum bina bizim kasabanin en tarihi ve en eski binasi. Bu fotografi cok hizla cektim aslinda goruldugunden cok daha guzel bir bina. Ileride baska resimlerini cekip koyacagim. Mumkunse ic avlu ve icindeki merdiven ve bazi salonlarin resmini cekmek isterim tabii sahibi izin verirse.. Tam olarak ne zaman ve ne maksatla insa edilmis bilinmiyor. Tarihi kayitlar 1300 yillari itibari ile basliyor. Yillardir dillerde dolasan, binanin eski bir manastir oldugu soylentisi var ama gecen sene cikan, kasabamizin tarihini anlatan kitapta tarih profesoru bu soylentiyi kanitlayacak hicbir bir belge olmadigini belirtiyor. Ama 1380-1453 yillari arasinda Milano Baspiskopos'u Giovanni I Visconti bu binada yasamis. Daha sonra varisleri binayi 1400lu yillarin ortasinda sair Antonio Fregoso'ya satmislar ve kendisi bir sure bu binada yasamis.. Daha bir suru degisik kisi yasamis bu guzel tarihi binada. 2000 li yillarda bina burali iki doktor tarafindan satin alinmis. Simdi iki ayri aile icinde yasiyor. Bati cephesinde yasayan benim doktorum. Italya'da herkesin bir aile doktoru vardir. Bu doktorlari sigortanin verdigi isimler arasindan seceriz. Tabii her doktorun muayanesi kisinin yasadigi kasabada veya yakinindadir. Bu doktorlar sizi muayane eder ve sigortadan alacaginiz ilaclar veya hastanede yine sosyal sigorta vasitasi ile olacaginiz tedaviler icin recete yazarlar. Ozel bir tedavi gormeden once her turlu rahatsizlik icin basvuracaginiz doktorlardir. Italya'daki sosyal sigorta iyi isliyor ve bu aile doktor sistemi cok iyi.

Ista bende doktoruma gitmistim iki ay evvel .Yeni muayanesi evinin icinde demislerdi. Bu binadan iceri girip bekleme salonuna adim atinca sok oldum. O yuksek duvarlar,tamamen eski tahta kaplama tavanlar,freskler, o kadar iyi restore olmustu ki.. "Boyle bir bina varmis ve hergun onunden gecmisim, kac sene nasil fark etmemisim restore olana kadar" diye sasirdim kendime.Alt kat bekleme salonu ve muayane ve uste katta kendisi yasiyor.. Bana belim icin ilac yazarken "yoga yaparken ters bir hareket mi yaptim" diye ona anlatirken bana " aa benim burada iki bos salonum var neden burada yoga yapmiyorsunuz, boylece bende katilirim" demez mi?? Iste konuskan olmamin yararlari. Hemen ogretmenime haber verdim. Gitti salonlari gordu ve iste dun aksama ulastik...

Artik haftada iki kez yoga yapabilecegim.. Hemde Sali gunleri yasadigim yerde olan bu guzel bina da... Inanamiyorum.. Dun pek keyifli idi. Zaten bina cok guzel, ici de oyle. Cotto tasli zemin yerden isitma.. Guzel muzigimiz ile o sicacik taslar uzerinde 1200 yillarindan kalma bu binada ilk dersim cok ama cok guzel gecti. Tabii binadan iceri girip salonu goren arkadaslarimin hayranligi ve mutlugu beni cok sevindirdi. Herkes boyle bir mekani bulduguma cok tesekkur etti.

Umarim aksilik olmaz ve uzun sure bu bina da yoga yapmayi surdururuz. Hatta seneye sadece bu binada yapabiliriz tum dersleri.Disarida sakir sakir yagmur var.. Ama ben su an kendimi cok iyi hissediyorum.. En kisa zamanda baska fotograflar ekleyecegim..