yanına yollayacaktım ve gezi tarihi benim bir haftalık tatilime ve kızımı getireceğim zamana denk geldi. Önce anneme sen bir arkadaş bul ve git artık kızım bu sene gelmez derken aklıma başka fikir geldi.Madem henüz seninle gelen yok,(odalarda tek kişi gidersen çift ödüyorsun) ben seninle geleyim sonra sen Milano'ya gel torununu al ve onu sen Türkiye'ye götür dedim.Böylece aniden bu gemi seyehatini ayarlamış olduk.Annemle başbaşa çocuksuz,kocasız zaman geçirmek de amacımdı ve bunu da yapabildim.Her anlamda mükemmel bir geziydi.Hayatta bir kere cruise gemisi ile seyehat yapacaksanız sizlere bu güzergahı öneririm.Gemiye Copenhagen şehrinden bindik.
2000 kişilik bir gemi ve 900 küsur personeli var. İsmi Norwegian Sun ve NCL yani Norwegian Cruise Line'ın gemisi. Bu hat onlarla yapılmalı bence.Türk grubu 85 kişi idi ve kendi Türk rehberimiz vardı.Onlar annem dahil İstanbul'dan ben Milano'dan uçtum. Benim uçağım daha geç vardı ama daha havaalanına iner inmez NCL görevlileri valiz alınan yerde beni yönlendirdiler ve shuttle servis ile gemiye gittim.Valizime konan etikete kabin numaramı yazdım ve valizi bir daha görmedim.Akşam kabinimin önüne bırakılmıştı.Gemiye giriş yaparken resminizi çekip bir kart veriyorlar.Kabin ve gemi giriş,çıkış ve tüm alışverişlerinizde bunu kullanıyorsunuz.Sizden kredi kartınızla 300 dolar kapora gibi bir ücret alıyorlar.O miktarı ekstra harcamalarınızda geçerseniz direk kalanı kredi kartına kesiyorlar geçmezseniz kalanı kredi kartına kesmiyorlar ve harcama yapmazsan geri ödüyorlar. Herşey çok iyi düşünülmüş.Gemide hiç çanta almadım yanıma.Kartım cebimde rahat rahat dolaştım.Eşim hep derdi ben dayanamam hergün gemiden 2000 kişi iniyor,üstüme gelir insanlar..Her limanda indik ve gemiden çıkmamız 5 dakika sürdü. Ne yığınla üst üste insan ne de fazla kuyruk. Girerken ve çıkarken kartınızı bilgisayardan geçirip fotoğrafınıza bakıyorlar.Girişte çantanız ve elinizdeki eşyalar x.ray'den geçiyor ve hep ellerinize dezenfekte eden su sıkılıyor.Buna rağmen vakit kaybı ve şıkışma ve itişme yok!! Bayıldım...Bayıldım!!
Gemide değişik restoran bar ve cafe'ler var.Verdiğiniz ücrete su,çay,meyve suyu ve soğuk çay dahil.İki şık restoran ve genelde her saat açık olan açık büfe restoranda yeme hakkınız var. Uzakdoğu,italyan tarzı diğer restoranlarda yemek isterseniz sadece 10 veya 15 euro ek cover charge ödüyor ve oralarda da yiyebiliyorsunuz. Biz gitmedik çünkü açık büfe hem kahvaltı da hem akşam veya öğlen yemeklerinde süperdi.Ayrıca çoğu akşam hakkımız olan şık restoranda yedik. Yemekler süperdi. Garsonlar çok şık ve ilgili idi.Benim şahsi görüşüm şu.Bu tip seyehatlerde ekstralarının nerede ise hiç olmamasına dikkat edeceksin.Zaten o kadar çok yemek yeniyorki bira,kola içicek hal kalmıyor. Su,çay,kahve yetiyor.Hakkın olan restoranlar zaten süper.Cover charge verip İtalyan restoranında yemek bana gereksiz geldi. Böylece seyehat sonunda korkutucu bir extra masrafı ile karşılaşmadım.Gemide sıfır extra masrafım oldu onun yerine Türk acentanın düzenlediği turlara katıldım.Gördüğüm şehirlerde bira veya yemek keyfi yaptım.
Yine lafı uzattım ama merak edenlerin bu detayları bilmesi lazım gemi hakkında.13 Haziran günü Copenhagen şehrinden saat 17 de hareket ettik ve tüm gece yol aldı.Ertesi gün sabah Warnenmünde kıyı kasabasına yanaştık.Burası eski bir balıkçı kasabası ve şimdi beyaz kumlu plajı ve romantik balıkçı evleri ile Almanya'nın turistik yerlerinden biri.Aslında bu kasabayı gezebilirdik ama Berlin turunu almayı tercih ettik.Berlin iki saat mesafede kaçırmayalım dedik.14 Haziran sabahı gemiden inip hemen dışarıda bekleyen Türk grubunun otobüsüne binip yola çıktık.10.30 gibi varmıştık ve yağmurlu bir Berlin bizi karşıladı.Önce şehri otobüsle dolaştık ve girişi batı Berlin'den yaptık.Camları geniş konforlu otobüsümüzden bol bol fotoğraf çektim.Zaten kısıtlı zaman olduğu için şehri tanıyacak bir kapsamlı tur en iyi bu şekilde yapabiliyorsunuz.Yürüyerek gezmek en güzeli ama uzun kalmak lazım.Batı Berlin'de eski bina yok denecek kadar az ve yeni yapılmış modern yapılar ve mahalleler dikkati çekiyor. Nitekim Doğu Berlin'e geçince anında anladık.Orada binaların savaş öncesi cepheleri çok iyi korunmuş.Aşağıdaki Postdam meydanı ve çevresi fotoğraflarından anlayacaksınız.Bu meşhur meydandakı tüm binalar 2.Dünya Savaşı'nda uçaklar tarafından bombalanıp yok olmuş.Daha sonra duvar tamamen bu bölgeyi ikiye bölmüş.Bir zamanlar şehir merkezi olan bu önemli nokta yıllarca terk edilmiş boş bir alan olarak kalmış.Duvar yıkılınca Berlin belediyesi önemli ticari kuruluşlara bu bölgede yeniden yapılanma için ihale açmış.Dört bölgeye bölünmüş ve iyi mimarların elinden çok güzel ve modern eserler ortaya çıkmış.Bu meydan şehrin ortasında olduğu için duvar yıkılınca aynı zamanda manevi bir anlam kazanmış. Burası Avrupa'nın en büyük şantiyesi olmuş ve yapılan şahane binalar,alışveriş merkezleri ve cafeleri ile yıllarca bir duvar ile ayrılan şehirde bu yasak ve ayrılıktan açılan yaraları iyileştiren bir merhem ve iki tarafı yakınlaştıran,birleştiren yardımcı unsur gibi görülmüş.Zaman azdı ve otobüsten inmeden gördüm.Bir gün bu şehre dönüp bu bölgede uzun uzun yürümek isterim.
Sony Center'in Bahn Tower'ı |
Avrupa'da ilk çağdaş trafik ışığının 1924 yılında bu meydana dikildiği söyleniyor ve meydana yeniden aynısı yapılmış |
Daha sonra elçiliklerim olduğu sokaktan geçtik.Dar bir sokaktı ve hızlı geçtik binaları çekemedim ama hepsi güzeldi.Elçiliklerin aynı sokakta olması enteresan geldi.Milano öyle değil.
Sonra otobüsümüz ilerlerken birden Charlie checkpoint karşımıza çekti.Şu an turistik bir yer olmuş ama duvar zamanı Doğu Berlin'den Batı Berlin'e en iyi bilinen geçiş noktası imiş.
Ardından karşımıza meşhur duvarın kalanı çıktı. Oraya ulaşırken solda duvar zamanı politik şuçluların işkence yapılıp yargılandığı binayı gördük.Duvarın bir kısmı kalmış ve tüm duvarın geçtiği yeri gösteren işaretler şehir boyunca yerde var.Çok acayip oluyorsun. Sanki iki tarafta farklı hala.
Utanç verici Berlin duvarı |
Otobüs meşhur Gendarmenmerkt meydanı'nda durdu ve fotoğraf çekme molası verildi.Şansımıza o anda güneş yüzünü gösterdi.Burası berln şehrinin en güzel meydanlarından sayılıyor.Kısa bir video çektim geniş açı fotoğraf ile meydanı alamadığım için.
Meydanın bir yanında Alman bir yanında Fransız kilisesi yer alıyor bunlar ikiz.Ortada meşhur Alman şair,tarihçi ve filosof Schiller'in heykeli var.
Savaşta feci hasar görmüş bu binalar aslına uygun aynen restore edilmiş.
Biraz sohbet edip, fotoğraf çekip sonra otobüsle şehir turuna devam ettik.Türk mahallesinden geçtik.Bir sürü hoş cafe ve dükkan vardı ama dar sokaklarda fotoğraf çekemedim.Çok bohem ve hoş geldi.Hiç öyle hayal etmemiştim.Pastane,baklavacı,şarküteri ne ararsan var.Yine şehrin merkezinde hoş mahallerinden birinde Red City Hall'un dibinde yeşil bir alana geldik.Ekili dikili bol sebze var.Bir bostan.Ortasında tahta gecekondu ve balkonunda Alman ve Türk bayrağı var:) Rehberimiz (bu arada yazmayı unuttum rehberimiz burada doğmuş bir Türk hanımdı.Tabii Berlinli bir Türk'ten bu şehri dinlemek ayrı bir keyif verdi) bize burada yaşayan Türklerin de çoğu tanımaz ama bu gördüğünüz bahçe ve gecekondu Osman Amca'nın dedi.Kendisi 1964 yılında duvarın doğu tarafına ait olan ama Batı'da olan dibinde sahipsiz arsaya gecekondu yapmış ve duvar yıkılınca Alma hükümeti ona tapu vermiş.Verdiğim linki tıklayın ve allahaşkına onun ağzından hikayeyi dinleyin çünkü değer.
Ee işte Türkler heryerdeyiz diye geyik espriler yaptık ve yolumuza devam ettik.Tabii Red City Hall yanından geçtik .Osman Amca'nın dibinde ve
Alexanderplatz meydanı'nı geçtik ve ardından televizyon kulesini gördük.Ardından bizi bir saat boş bıraktılar. Berlin'in geceleri çok hareketli olan bir bölgesinde.Sıra sıra bar ve pub var.Akşamları cıvıl cıvıl olacağını tahmin ediyorum. Bir yer gözümüze kestirip sosis,patates ve bira üçlüsü yapmak istedik.Fiyat çok uygundu ama 20 dakika bekledik sipariş bile almadılar.Garson kızlar bir şaşkındı.Ben sinirlendim kalk anne ben burada birşey yemem dedim. iki yanda Rocco adlı bir yere oturduk.Burası daha lüks görünümlü idi 25 dakika zamanımız kalmıştı ama helal olsu süper sosis patates yetiştirdiler ve 15 dakikada yedik ve buluşma saatine zamanında vardık.Ama grubun Türk lokantasına giden kısmı geç kaldı.Biz zamanında varanlar biraz kızdık boşuna koşturduk diye.Otobüs hareket etti.Bundan sonrakı durak meşhur Bergama müzesi idi. İki dakika geçti ki ben gözlüklerimi pub'da unuttuğumu anladım.Ne olur ineyim filan dedim.Annemde ısrar etti.Turdaki diğer rehber ile atladık otobüsten koşa koşa gittik yemek yediğimiz yere.Yakışıklı garson saklamıştı.Helal olsun dedim.İtalya'da bulamayabilirdim.Ordan mecbur yürüyerek ve hatta koşa koşa müzeye gittik.Tabii grubumuz grup bileti alıp girmişti bile.Biz baktık korkunç sıra var.Rehber sıraya girdi.Ben' olmaz kaçırırım anlatılanları' dedim .Müze girişindeki görevli amcaya olanları anlattım ve benim grubumun biletli olarak az önce girdiğini ben sıra beklersem anlatılanları kaçıracağımı zaten az zaman olduğunu anlattım. Adam bizi soktu.Rehber inanamadı buna.Şansım da yaver gitti ama becerikli davranmam da işe yaradı. Sıra beklemeden ve biletsiz girmiş olduk üstüne üstlük.Hemen bizim grubu yakaladık.Allahtan 1.salonda idiler daha.Zaten bu salona girer girmez dudağım uçukladı.Tüm haşmeti ile Zeus Sunağı karşıma çıktı.Aslında Bergama yani eski adı ile Pergamon'da olması gereken harabe burada ve daha fotoğraflarını göreceğiniz pek çok eser bu müzeye Bergama'dan getirildiği için müzenin adı Pergamon zaten.
Orijinal boyutları ile bu eserleri görmek harikaydı ve tabii çok iyi korunmuş halde.Bu eserlerin ülkemizden alınıp götürülmesi hiç hoş değil ama
eski kentin kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu’da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann bulmuş olmasa ve önemli parçalar Almanya'ya yavaş yavaş taşınmasa,acaba bugün bu kadar iyi korunmuş olur muydu?? O soruyu da kendime sormadım diyemem.
Bu noktadan sonra daha çok yazı yazmıştım.Hatta Tallin'e bile geçtim ama az evvel fotoğraflaru düzenlerken hepsi gitti.İlk defa blogger'da bu olay basıma geliyor.Ağlamak istiyorum.Bu bana ders olsun.Zaten çok uzun bir yazı olacaktı ve haftalarca bitiremeyeceğim.Bende tüm yazıyı aynı anda yayınlama hastalığı var.Bu olay başıma geldi ve şimdi hemen yazdığım kadarını yayınlıyorum.Belkide okuyucular daha mutlu olacak ve merakla devamını bekleyecek.. Zaten kimse bu kadar uzun yazıyı bir seferde okuyamazdı. Devamı gelecek... !0 günlük bir gezi daha Berlin devamı ve 5 ayrı şehir daha var.
2 yorum:
CANIMCIM COGUNU BILIYORDUM AMA YINEDE OKUDUM COK GUZEL YAZI BU ARADA GOOGLE REKLAMI TAM YAZININ USTUNE GELIYOR VE O BOLUMU OKUYAMIYORSUN BUNA BIR CARE BULMALISIN SEVGILER
Bende çok beğendim. önce yazıyı başka bir yere kaydedip saklamayı düşündüm. Sonra saçmalıyorum dedim o yazılara buradan her zaman ulaşabilirim. Bir gün gelir belki bende annemle böyle bir yolculuğa çıkarsam bu yazıyı yanıma alacağım :)rehber, harita, tavsiye listesi vs. olarak kullanılmak üzere. Ellerine sağlık güzelim. Gerçekten çok güzel olmuş. Ayrıntılar kesinlikle harika. Hiç bilmeyen biri ufak ayrıntıları da merak ediyor :))
Yorum Gönder