Çok sevdiğim bir arkadaşımla 2009 yılının Ağustos ayında çöp ve çöplüklerde bulunan eski veya antika eşyalardan ; çöplerin sakladığı sırlardan bahsederken(Bit Palas'ı yeni okuduğumu ve çok beğendiğimi ona söylemiştim) kendisi bana o zaman Şebnem İşigüzel'in kitabını okumamı önerdi. Hemen kitabı Alaçatı'daki kitapçıma ısmarladım ve Milano'ya gelirken yanımda getirdim. Ama ancak bir yıl sonra okuyabildim. Ben bilhassa Türkçe kitapları hemen almayı seviyorum. Sonra nasılsa sıraları geliyor ve okuyorum.Türkiye'ye zaten çok sık gidemiyorum ve gittikçe kitap topluyorum. İleride Türkçe kitapları da digital olarak Ipad'ime yükleyince artık Türkiye'ye gitmeme bile gerek kalmayacak. Ama diyorum bu rüya için iki üç yıl beklemek lazım. Neyse bende bu kitabın yazarı gibi konudan uzaklaştım ve bir laf başka bir lafı açtı ve yazıverdim. Ama bu benim huyum. O yüzden Orhan Pamuk ve Elif Şafak'ı daha da çok seviyorum. Şebnem İşigüzel'de aynı. Detaycı ve bazen bir şey anlatırken başka detaylara dalıveriyor.Benden önce geçen kış Milano'ya gelen annem okudu kitabı. 'Ay bu kitap korkunç, ay çok sinir bozucu' dedi dedi durdu.
Öncelikle hemen söylemek isterim benim için şahane bir kitaptı.Roman kahramanları her ne kadar yazarın hayal gücünün ürünleri olsalarda ;eminim benzerleri bu dünyada yaşıyorlar. Çöplükler ve orada yaşananlar da bence gerçek hayatta oluyor. Bu güzel olduğu kadar aynı zamanda korkunç olan dünyamızdaki gerçekleri ve yaşanan dramları,sevgisizlikleri ve kötülükleri çok sağlam ve acımasız bir dil ile yüzümüze çarpıyor yazar.Kitabı okurken iğreniyor,üzülüyor,korkuyorsun ve zaman zaman kanın çekiliyor sanki ve dehşete düşüyorsun. Bütün bunlara rağmen elinden bırakamıyorsun. O detaylı ve gerçekçi anlatımlarla iyice seni kendine çekiyor.
Her zamanki gibi konuyu anlatmıyorum. Okuyacak olanın keyfini bozmak istemem. Birkaç değişik hayat anlatılıyor ve karakterler bir şekilde normal hayatlarında çıkıp çöplüğe düşmüş insanlar ve devamlı bir 'flashback' var.En hoşuma giden taraf yazar ara ara okuyucu ile konuşuyor. Daha doğrusu kendi kendine konuşur gibi. 'Okuyucu şimdi merakla bekliyor' veya 'şimdi şu karakterin akibetini anlatabilirim ama sonra diğer karakterin ruh halini bozar ' gibi cümleler. Sanki yazma olayının nasıl şaşırtıcı ve değişken olabileceğini ve bilhassa hayal gücünü kullanarak yazılan romanlarda yazarın bir anda hikayenin akışını nasıl da değiştirebileceğini bu tip laflar ile gösteriyor. Şöyle yazsam şu olurdu ve böyle sonuçlanırdı demek ister gibi.Beni büyüledi bu. Yazının gücünü bir kere daha hissettim.Nitekim kitabın sonunda bizi bekleyen süpriz röportajların sayesinde son bir daha yazılıyor. Belki konusu yüzünden içacıcı bir kitap değil ama ben bitirdiğimde içim açıldı çünkü benim zevkime hitap eden çok iyi eser okuduğumu hissettim. Ve hemen aynı yazarın 'Şarmaşık' adlı bir önceki kitabını almak istedim. İşin enteresan yanı Çöplük'te sık sık bu kitaba gönderme yapılıyor ve merak ediyorsun ama ben yazarı sevdim esas ondan hemen almak istedim.
1 yorum:
romanın havasını hiç detay vermeden çok iyi anlatmışsın,merak ediyor insan,birazda ürkerek;çöplükte yaşayan insanları;
normal hayatlarında artık olmayan insanları;
sanırım gerçeğede çok yakındır anlatılanlar o yüzden ürpertici biraz da.....
Yorum Gönder