Eylul ayinin son haftasonunda deniz sezonunu kapadik.Genelde Turkiye donusu bir daha denize girmek nasip olmaz ama bu sene denk dustu. Yine katamaran yarisi seyretme bahanesi ile yarisin oldugu yere yakin Giens bolgesine gittik. Yarislari cok uzaktan gorduk ama duzenlendigi yere gitmedik bile.
Giens yarimadasinin ucunda olan kucuk liman La Tour Fondue'ye gittik cunku internetten denize en yakin gordugumuz camping idi.
Cuma ogleden sonra yola ciktik bes saatlik bir yolculuk sonunda aksam yedibucuk gibi vardik. Camping hostu ama kayaliklarin ustune kurulu oldugunu gorduk. Yuz metre yuruyorsun ve limana variyorsun,cevresinde uc kucuk plaj var. Birine esimin laser'ini bir sekilde indirebiliriz dedik. Zaten baska sansimiz yoktu o saatten sonra.
Ilk defa iki cocugumuzla cadirda kaldik. Genelde yazin kampa gittigimizde oglum Turkiye'de oluyor. Nitekim ona sozumuz vardi. Cocuklar babalari ile ugrasip iki cadiri da kurdular. Ben fazla bulasmadim; pek sevmem ugrasmayi dermisim:)) Laser tekneyi arabanin ustunden indirirken esime acidim ve hemen yardim eli uzattim. Zavalli zaten oglen kendi basina yuklemisti arabanin tepesine!!
Aksam hava pek guzeldi. Ne serin ne sicak, latif bir hava zaten Cote D'Azur o yuzden meshur. Cadirlari kurduktan sonra hemen limanin oraya yuruduk. Burunda eski bir kale var ve daha cok buyuk bir iskeleye benzeyen kucuk bir liman var. Ordan meshur ada Les Porguerolles'e kucuk vapurlar kalkiyor. Bir manav,bir firin,bir restoran ve bar var o kadar.Birkac kiralik apartman disinda baska da birsey yok La Tour Fondue'de. Limana bakan tek restoranda yemek yedik. Adam bizi anlamadi midye corbasi yerine balik corbasi getirdi. Uzerine pizza soyledik az yemek olsun diye. Hayatimda yedigim en kotu pizza idi. Domates sos yerine konserve domates ezmesi koymuslar. Igrencti. Ilk defa tabagimda yemek biraktim. Cenem durmadi. Italyanlardan beter italyan olmusum ben. Yani Italya'da en kotu yerde bile bundan daha iyi pizza yersin. Fransa'ya daha once de gittim ve hicbir zaman yediklerimden memnun kalmadim. Belki Paris'te iyi et yemekleri yapan kalite bir lokantaya gitsem iyi yemek yerim. Bilmeden fikir yurutmemeyim. Ama 1991 yilinda interrail gezimde, yedi sene evvel filan annem ile Marsilya ve civarina gittigimde de hic iyi yemek yemedim. Ahh Italya ah.. Birde kendi vatanim Turkiye'de genelde iyi yemek yendigi icin artik ben cok secici mizmiz oldum. Neyse uzgun halde dondum ve yorgun hemen uykuya daldik.
Sabah firindan croissant'larimizi alip barda kahve ictik. Hakkini yemeyelim Fransa'da tabii croissant ve baquet ekmegi var. Onlar enfes tabii. Liman gorevlileri kucuk vapurlarin yanastigi taraf ve dalgic teknelerinin yanastigi tarafta kalamazsiniz dediler. Bizde bizim camping'e yakin en kucuk taslik plaja yayildik. Ilica plaj misali sandalyelerimizle. Binbir maharetle de cekcegi kullanarak laseri iskeleye yanastirdik. Oradan birimiz bir yandan tuttu,biri denizin icinde bekledi denize yavasca kaydirdik. Resimde nereden indirdigimiz goruluyor:))
Oglum esimle bir saat yelken yapti. Ruzgar cogalmisti karsidaki meshur Les Porquerolles adasina gidip geldiler. Esim oglani birakip kendi iki saat daha dolasti. Tabii aciklar binbir guzellikte yelkenli ile dolu idi. Biz uzaktan gorduk ama o denize acildigi icin daha iyi gorebilmis. Aslinda deniz ruzgar olmasa resimlerdeki gibi turkuaz renginde olabiliyor. Ama yine de resimler yaniltici. Ben Nice, Cannes, Montecarlo'yu da gordum. Marsiglia,Sanary Sul Mer taraflarini da gordum. Simdi de Cote D'Azur'un bu bolgesini gormus oldum. Nerde bizim canim turkuaz denizimiz. Ege'de , bizim guney sahillerimiz de bin basar bu yerlere. Bizim el degmemis koylarimizim hepsinde on metre dibe kadar goruyorsun. Buranin denizi de tertemiz ama ayni sey degil. Yalniz yukarida yazdigim gibi havasi bambaska. Eylul sonu olmasina ragmen denizin suyu mukemmeldi. Hic sogumamisti. Nitekim iki defa uzun uzun girdim ve yuzdum.
Onlar yelken yaparken biz kizimla denize girdik, ev icin bir suru cakil tasi topladik,ben dergi okudum oyle bos bos oturdum. Iyi geldi..
Bende cikabilirdim esimle ama cocuklari orada plajda yalniz birakmaya cesaret edemedim. Oglen firin kapanmadan baquette ekmeklerimizi ve salamlarimizi aldik. Keyifle yine kilomuza kilo katarak plajda yedik. Aslinda baquette bizim turk ekmeginin incecigi. Bence ayni, ondan oglum zaten bos bir tane goturuyor.
Keyif yapmaktan video cekemedim. Daha iyi goruntuler yakalayabilirdim artik bir dahaki sefere.Bunu bari hatira olarak koyayim.
Aksamustu tekneyi yine denizden iskeleye ve cekcekin ustune kaydirdik!!! Katamaran yarislarina baktik uzaktan. Fotograf iyi yansitmiyor ama her yer tekne doluydu. Aksam camping'den cikmaya usendik,yuruyerek ayni restorana gittik. Mr.Bean'e benzeyen garsona bu sefer derdimizi anlattik ve cozze alla marinara ismarlardik.( fransizca ismini hatirlamiyorum) Kocaman cukur tabakta sogan maydonaz limon ile hafif pisirilmis midye geliyor. Suyuna ekmek banarak ve acilmis midyenin kabuguna suyundan doldurarak yiyorsun. Fransizlar bunu hardalli filan da yapiyorlar. Biz klasik istedik.Yaninda kesin patates kizartmasi geliyor. Pommes frites!! Bak o iyiydi. Cozze alla marinara'ya gelince.. Nerde Italya'daki......Diyorum ya ben Italyandan beter oldum elestiride. Cocuklara izgara et soyledik; o guzeldi. Zaten kizim bizden cok midye yiyor oglum ise "aa ben midye dolma isterim" dedi. "Gec , onu sen ancakTurkiye'de bulursun"dedik. Ben bir sise rose sarabi neredeyse tek basima ictim valla. Yemekleri pek sevmeyince kendimi saraba verdim.
Pazar sabahi uyanir uyanmaz kahvalti bile yapmadan cadirlari topladik ve herseyi arabaya yukledik. Bir tek tekne kaldi. Esim ben bugun yelkene cikmayayim dedi. Zaten zaman kisitli. Kahvaltimizi edip baquette ve salamlarimizi alip kucuk vapur ile karsi ada Les Porquerolles'e gectik. Ada guzel. Birkac degisik plaj ve trekking yollari var. Zamanin olacak bisiklet kiralayip dogal parki filan gezeceksin veya yuruyus yapacaksin. Oldukca buyuk marinasi var.
Biz hemen yukari tirmanip on dakika yurume mesafesinde olan buyuk plaja yani Plage Grande'ye gittik. Orayi da gorunce biraz hayal kirikligina ugradim. Daha puruzsuz temiz bir plaj ve masmavi berrak deniz bekliyordum.
Sandvicleri yedik ve hasirlarimizin uzerinde uykuya daldik. Kizim haric hepimiz kestirmisiz. Cadirda aksam sisme yatakta olsa evin gibi rahat uyuyamiyorsun.Kizimin zoru ile esim denize atti kendini. Bana "ilerle ilk tasligi ve yosunlari gecince sirf kum ve deniz berrak"dedi. Bende son son gireyim bari artik diye dusundum.Tabii daha suya adimimi attim cok daha ilik oldugunu gordum. Hemen kendimi atmisim. Uzun uzun yuzdum, cikmak istemedim. Iste bu bolgede daha once dedigim gibi en olumlu sey deniz suyunun sicakligi.Eylul sonu Alacati'da boyle uzun, usumeden hayatta yuzemezdim. Esim hadi vapura yetisecez demese daha kalirdim.. Hani durmadan yuzersin, kendini sulara atar, birakirsin,basini suya sokup masmavi gokyuzune bakarsin,yuzunu gunesin sicak isigina cevirirsin,bilirsin bu o sezon son girisindir denize.. Iste oyle bir mood icinde idim.
Vapura bindik saat dort gibi karsiya gectik. Arabaya tekneyi yukleyip, odeme yapip yola cikmamiz saat besi buldu. Yolda yemek molasi da verdigimiz icin saat gece onbucukta evimize vardik.Yol uzundu belki ama degdi cunku kizimla bol bol denize girdik,oglum ve esimde yelken yaptilar. Iyi bir haftasonu idi kotu pizza disinda:))
28 Eylül 2009 Pazartesi
24 Eylül 2009 Perşembe
Ask,Elif Safak
Turkiye'de yasamadigim ve devamli Turk gazetesi takip edemedigim icin Elif Safak denen bir yazardan haberim bile yoktu. Milano'daki kitapcilarda kitaplari olsa bile; yeni cikan bir kitabi oyle vitrinlerde serginlenip reklami yapilmiyor. Burada ancak cok meshur Italyan ve yabanci yazarlarin kitaplari oyle yuzlerce adet vitrinlerde sergileniyor.
Temmuz ayinda bizim eve yakin kucuk bir kitapcidaydik. Esim ogluma bir kitap ararken bende oyle raflara goz gezdiriyordum. Birden Elif Shafak ismi gozume carpti. Cok guzel bir kapagi olan Palazzo di Pulci yani Bit Palas adli kitap. Icine baktim, anladim ki yazari Turk ve konu ilginc, hemen aldim.
Ertesi gun internette bu yazar da kimmis diye bakinca ne kadar meshur oldugunu gordum. Tesaduf bu ya, son cikan kitabi yanki uyandiriyormus. Ardindan sevgili bir dostum bana Alacati'ya evime son cikan Ask adli kitabini hediye gonderdi. Daha tatil icin Italya'dan ayrilmadan kitap diger evde beni bekliyordu. Alacati'da meraktan birkac sayfasini okudum ve hemen sardi. Malum daha once yazdigim gibi tatilde devamli okuyamadigimdan biraktim.
31 Agustos gunu Milano'ya dondum. Bir hafta icinde Coco Chanel'in hayatini bitirdim ve hemen hevesle Ask'a basladim. O kadar cabuk bitirdim ki..10 gunde okumusumdur. Tum gun calisan, geceleri yorgun kendini yataga atan biri icin cok hizli bir sure. Kitabi elinden birakamiyorsun. O kadar akici bir dil ve enteresan bir teknik ile yazilmiski..Konu baslibasina ilgi cekici zaten.
Aslinda bir yazarin kitaplarini yazdigi sira ile okumak isterim. Son kitabini ile ilk baslangici yapmis oldum.Alacati'daki kitapcima bulabildigi tum kitaplarini ismarladim Elif Safak'in. Nedense daha hicbir kitabini okumadan hissettimki benim Orhan Pamuk kadar duskun olacagim bir yazar olacak. Nitekim yanilmamisim. Ask kitabini cok severek okudum.
Bilinmis konu diyenler cikabilir ilk etapta.Hayatindan zevk almayan mutsuz Amerikali Ella bir anda hayatini degistirecek olaylar yasiyor. Basit gorunuyor ama degil zaten kitap icinde kitap var. Ilk tema altinda kisiyi hic sikmadan tasavvuf felsefesinin ozunu veriyor ve Mevlana ve Sems arasindaki muhtesem iliskiyi ve getirdiklerini hakkinda biraz fikir sahibi oluyorsunuz. Nitekim ben bir ara bu ikili hakkinda daha derin bilgi veren bir kitap okumak isterim. Mesnevi'yi bile okuma cesareti istegi geldi Ask sayesinde. Aklimin bir kosesine yazdim.
Kitap simdiki ve gecmis zaman arasinda devamli gidip geliyor. Olanlari degisik kisilerin agzindan veriyor. Bolumler o sekilde belirlenmis. Her kisi hislerini kendi agzindan anlatiyor ama bunlar ana hikaye ile baglantili. Cok iyi kurgulanmis bence ve hic ama hic baymiyor okuyani. Inanilmaz surukleyici.Basit konu degil ama cok rahat okunuyor. Bu da onemli boylece cok genis bir kesime hitap edecek demektir.
Kitap icinde kitap var demistim. Iste Rumi ile Sems'in iliskisini ve dusuncelerini konu alan Ask Seriati'nda yazili 40 kurala bayildim ve her ne kadar tasavvuf felsefesi beslenmis olsa da bunlarin Elif Safak'in hayalgucunun urunu olduklarini ogrendim.Kendisini tebrik ediyorum. Sevdigim birkac tanesi buraya yazmak isterim unutmamak ve paylasmak icin.
"Besinci kural:Aklin kimyasi il askin kimyasi baskadir.Akil temkinlidir.Korka korka atar adimlarini."Aman sakin kendini "diye tembihler.Halbuki ask oyle mi? Onun tek dedigi:"Birak kendini,ko gitsin!"
Akil kolay kolay yikilmaz.Ask ise kendini yipratir,harap duser.Halbuki hazineler ve defineler yikintilar arasinda olir.Ne varsa harap bir kalpte var!"
"Sekizinci Kural:Basina ne gelirse gelsin,karamsarliga kapilma.Butun kapilar kapansa bile,sonunda O sana kimsenin bilmedigi gizli bir patika acar.Sen su anda goremesen de,dar gecitler ardinda nice cennet bahceleri var.Sukret! Istedigini elde edince sukretmek kolaydir.Sufi,dilegi gerceklesmediginde de sukredibilendir."
"On Yedinci Kural:Esas kirlilik,dista degil icte, kisvede degil kalpte olur.Onun disindaki her leke ne kadar kotu gorunurse gorunsun,yikandi mi temizlenir,suyla arinir.Yikanmakla cikmayan tek pislik kalplerde yag baglamis haset ve art niyettir."
"On Dokuzuncu Kural:Baskalarindan saygi,ilgi ya da sevgi bekliyorsan,once sirasiyla kendine borculusun bunlari.Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mumkun degildir.Sen kendini sevdigin halde dunya sana diken yolladi mi sevin.Yakinda gul yollayacak demektir."
"Yirmi Altinca Kural:Kainat yekvucut,tek varliktir.Her sey ve herkes gorunmez iplerle birbirine baglidir.Sakin kimsenin ahini alma;bir baskasinin,hele hele senden zayif olanin canini yakma.Unutma ki dunyanin ote ucunda tek bir insanin kederi,tum insanligi mutsuz edebilir.Ve bir kisinin saadeti,herkesin yuzunu guldurebilir."
en sevdigim....
"Yirmi Dokuzuncu Kural: Kader,hayatimizin onceden cizilmis olmasi demek degildir.Bu sebepten,"ne yapalim kaderimiz boyle"deyip boyun bukmek cehalet gostergesidir.Kader yolun tamamini degil,sadece yol ayrimlarini verir.Guzergah belirlidir ama tum donemec ve sapaklar yolcuya aittir. Oyleyse ne hayatinin hakimisin,ne de hayat karsisinda caresizsin."
Son yazacagim zaten kitabin tanitimi dahil bir cok yerde bahsedilmis olan en meshur olani, kirkincisi..
"Asksiz gecen bir omur beyhude yasanmistir.Acaba ilahi ask pesinde mi kosmaliyim mecazi mi,yoksa dunyevi,semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrimlar ayrimlari dogurur.ASK'in ise hicbir sifata ve tamlamaya ihtiyaci yoktur.
Basli basina bir dunyadir ask.Ya tam ortasindasindir,merkezinde,ya da disindasindir,hasretinde."
Temmuz ayinda bizim eve yakin kucuk bir kitapcidaydik. Esim ogluma bir kitap ararken bende oyle raflara goz gezdiriyordum. Birden Elif Shafak ismi gozume carpti. Cok guzel bir kapagi olan Palazzo di Pulci yani Bit Palas adli kitap. Icine baktim, anladim ki yazari Turk ve konu ilginc, hemen aldim.
Ertesi gun internette bu yazar da kimmis diye bakinca ne kadar meshur oldugunu gordum. Tesaduf bu ya, son cikan kitabi yanki uyandiriyormus. Ardindan sevgili bir dostum bana Alacati'ya evime son cikan Ask adli kitabini hediye gonderdi. Daha tatil icin Italya'dan ayrilmadan kitap diger evde beni bekliyordu. Alacati'da meraktan birkac sayfasini okudum ve hemen sardi. Malum daha once yazdigim gibi tatilde devamli okuyamadigimdan biraktim.
31 Agustos gunu Milano'ya dondum. Bir hafta icinde Coco Chanel'in hayatini bitirdim ve hemen hevesle Ask'a basladim. O kadar cabuk bitirdim ki..10 gunde okumusumdur. Tum gun calisan, geceleri yorgun kendini yataga atan biri icin cok hizli bir sure. Kitabi elinden birakamiyorsun. O kadar akici bir dil ve enteresan bir teknik ile yazilmiski..Konu baslibasina ilgi cekici zaten.
Aslinda bir yazarin kitaplarini yazdigi sira ile okumak isterim. Son kitabini ile ilk baslangici yapmis oldum.Alacati'daki kitapcima bulabildigi tum kitaplarini ismarladim Elif Safak'in. Nedense daha hicbir kitabini okumadan hissettimki benim Orhan Pamuk kadar duskun olacagim bir yazar olacak. Nitekim yanilmamisim. Ask kitabini cok severek okudum.
Bilinmis konu diyenler cikabilir ilk etapta.Hayatindan zevk almayan mutsuz Amerikali Ella bir anda hayatini degistirecek olaylar yasiyor. Basit gorunuyor ama degil zaten kitap icinde kitap var. Ilk tema altinda kisiyi hic sikmadan tasavvuf felsefesinin ozunu veriyor ve Mevlana ve Sems arasindaki muhtesem iliskiyi ve getirdiklerini hakkinda biraz fikir sahibi oluyorsunuz. Nitekim ben bir ara bu ikili hakkinda daha derin bilgi veren bir kitap okumak isterim. Mesnevi'yi bile okuma cesareti istegi geldi Ask sayesinde. Aklimin bir kosesine yazdim.
Kitap simdiki ve gecmis zaman arasinda devamli gidip geliyor. Olanlari degisik kisilerin agzindan veriyor. Bolumler o sekilde belirlenmis. Her kisi hislerini kendi agzindan anlatiyor ama bunlar ana hikaye ile baglantili. Cok iyi kurgulanmis bence ve hic ama hic baymiyor okuyani. Inanilmaz surukleyici.Basit konu degil ama cok rahat okunuyor. Bu da onemli boylece cok genis bir kesime hitap edecek demektir.
Kitap icinde kitap var demistim. Iste Rumi ile Sems'in iliskisini ve dusuncelerini konu alan Ask Seriati'nda yazili 40 kurala bayildim ve her ne kadar tasavvuf felsefesi beslenmis olsa da bunlarin Elif Safak'in hayalgucunun urunu olduklarini ogrendim.Kendisini tebrik ediyorum. Sevdigim birkac tanesi buraya yazmak isterim unutmamak ve paylasmak icin.
"Besinci kural:Aklin kimyasi il askin kimyasi baskadir.Akil temkinlidir.Korka korka atar adimlarini."Aman sakin kendini "diye tembihler.Halbuki ask oyle mi? Onun tek dedigi:"Birak kendini,ko gitsin!"
Akil kolay kolay yikilmaz.Ask ise kendini yipratir,harap duser.Halbuki hazineler ve defineler yikintilar arasinda olir.Ne varsa harap bir kalpte var!"
"Sekizinci Kural:Basina ne gelirse gelsin,karamsarliga kapilma.Butun kapilar kapansa bile,sonunda O sana kimsenin bilmedigi gizli bir patika acar.Sen su anda goremesen de,dar gecitler ardinda nice cennet bahceleri var.Sukret! Istedigini elde edince sukretmek kolaydir.Sufi,dilegi gerceklesmediginde de sukredibilendir."
"On Yedinci Kural:Esas kirlilik,dista degil icte, kisvede degil kalpte olur.Onun disindaki her leke ne kadar kotu gorunurse gorunsun,yikandi mi temizlenir,suyla arinir.Yikanmakla cikmayan tek pislik kalplerde yag baglamis haset ve art niyettir."
"On Dokuzuncu Kural:Baskalarindan saygi,ilgi ya da sevgi bekliyorsan,once sirasiyla kendine borculusun bunlari.Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mumkun degildir.Sen kendini sevdigin halde dunya sana diken yolladi mi sevin.Yakinda gul yollayacak demektir."
"Yirmi Altinca Kural:Kainat yekvucut,tek varliktir.Her sey ve herkes gorunmez iplerle birbirine baglidir.Sakin kimsenin ahini alma;bir baskasinin,hele hele senden zayif olanin canini yakma.Unutma ki dunyanin ote ucunda tek bir insanin kederi,tum insanligi mutsuz edebilir.Ve bir kisinin saadeti,herkesin yuzunu guldurebilir."
en sevdigim....
"Yirmi Dokuzuncu Kural: Kader,hayatimizin onceden cizilmis olmasi demek degildir.Bu sebepten,"ne yapalim kaderimiz boyle"deyip boyun bukmek cehalet gostergesidir.Kader yolun tamamini degil,sadece yol ayrimlarini verir.Guzergah belirlidir ama tum donemec ve sapaklar yolcuya aittir. Oyleyse ne hayatinin hakimisin,ne de hayat karsisinda caresizsin."
Son yazacagim zaten kitabin tanitimi dahil bir cok yerde bahsedilmis olan en meshur olani, kirkincisi..
"Asksiz gecen bir omur beyhude yasanmistir.Acaba ilahi ask pesinde mi kosmaliyim mecazi mi,yoksa dunyevi,semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrimlar ayrimlari dogurur.ASK'in ise hicbir sifata ve tamlamaya ihtiyaci yoktur.
Basli basina bir dunyadir ask.Ya tam ortasindasindir,merkezinde,ya da disindasindir,hasretinde."
21 Eylül 2009 Pazartesi
X-factor
Bu resmi biraz renk oldun diye koydum yazima. Acikcasi gordugum seyleri hic yansitmiyor. Ben ve iki arkadasim 16 eylul aksami Rai1 Mecenate studyolarinda X-factor programinin canli yayinina katildik. Ilk defa bir televizyon studyosuna girdim ve cok heyecanli idi. Ani kalsin diye yazayim bari dedim..
X-Factor su son zamanlarda moda olan reality programlarindan ama cok kaliteli. Sanirim ilk Ingiltere'de baslamis. Turkiye'de henuz yok buraya 2008 yilinda geldi ve inanilmaz ilgi gordu. Biz birkac arkadas programin televizyonda yayinlandigi aksam genelde birimizin evinde toplanip beraber seyrediyoruz ve cok egleniyoruz. Niye bu kadar seviyorum bu programi cunku cok kaliteli muzik dinliyorsun. Uc grup var 16-24 yas, 24 yas ustu ve topluluklar. Her grubun bir ogretmeni var. Her hafta bir sarki uzerinde calisiyorlar ve canli yayin olan aksam sahneye cikiyorlar. Her gruptan ikiser kisi katildigi icin degisik 12 performans izliyorsun. Puani halk veriyor. Aksamin sonunda elenen iki kategoriden biri ogretmen yargic sifatinda olanlar tarafindan eleniyor. Burdan kurallarini tam anlatmasi zor. Programda guzel olan taraf cok yetenekli genclerin katilmasi.Bunu goruyor ve sasirip kaliyorsun. Bu talent sovun elemelerine zaten 800 kisi katiliyor yaklasik ve aralarindan20 tanesi seciliyor diyebilirim. Hali ile secilenler cok basarili. Programin sonunda ilk uce girenler arasinda sonra Italya'da meshur sarkici olanlar oluyor. Zaten birincinin odulu bir album anlasmasi ama birinci olamayanlarda album cikariyorlar. Yeni yetenekler ortaya cikarma da cok basarili bir program ve tabii bunlara meshur olma sansi veriyor. Iki uc ay suren bu programda sevdigim diger sey ise devamli kaliteli sarkilar seciliyor ve soyletiliyor. Hem italyan hem dunyadaki onemli sanatci ve grupalarin parcalarini baska seslerden, baska bir yorum ile dinliyorsun. Tabii italyanlar koreografiye cok onem veriyorlar ve yarismacilar sarkilari soylerken harika gosteriler oluyor.
Neyse gelelim bizim sansimiza. Arkadasim Sali bizi aradi "cocuklar bana kizmayin ama yarin aksam bana davetiye geldi,canli yayina gidiyorum" dedi. Biz digerleri sevindik ama aklimiz kaldi. Carsamba gunu ayni arkadasim beni isten arayinca hemen olayi caktim. Bana iki davetiye daha var sizde geliyorsunuz dedi. Apar topar isten erken cikip Rai2 studyolarina gittik. Cok heyecanliydik.Iceri girdigimizde sasirdik cunku studyo televizyonda cok daha buyuk gozukuyor. Yerimize oturur oturmaz animatorler cikti sahneye ve izleyicilere ne zaman alkislayacaklarini, gurultu ne zaman yapip, ne tip reaksiyon vereceklerini gosterdiler. Bu program bir konser havasinda ve cok rahat ve genc bir ortam oldugu icin animatorler bunu soylemese bile zaten izleyici cok gurultu yapip,cok alkisliyor. Butun program boyunca tabii seyirci reaksiyonlarini kontrol eden animatorler oldu. Cunku alkisi zamaninda kesmek lazim yoksa sunucu veya yarismacilarin ya da yargiclarin sesi bile duyulmaz. Misafir sanatci olarak Simple Minds grubu vardi. Ona da ayri sevindik. Studyo da seyretmek bir baska oluyormus onu gordum. Hemen alisiyorsun ve canli yayinda oldugunu unutyorsun. Cok normal hareket ediyorsun. Sunucu konusurken veya aralarda nasil dekorlar degisiyor,kameramanlar ve ekibin digerleri nasil calisiyor hepsini goruyorsun. Bir programin arka planinda ne cok is ve emek oldugunu hep bilirdim ama gozlerimle gormus oldum.
Cok eglendik. Bilmiyorum artik ekranda gozuktuk mu?Izleyicileri cok az cekiyorlar. zaten bizi ilgilendiren en sevdigimiz programi canli seyretmekti,televizyona cikmak degil. Davetiye bulmak imkansiz aslinda bu sova.Ya unlu olacaksin, ya yarismacilarin akrabasi olacaksin ya da Rai'da bir tanidigin olacak. Benim kiz arkadasin arkadasinin babasi bize buyuk kiyak yapti. Tekrar elime davetiye gecebilir yine sizi cagiririm dedi. Bizde tekrar katilmayi umuyoruz tabii. Belki ilk seferki heyecani vermez ama her zaman bir konsere katilmis gibi oluyorsun.. Cooooook zevkli!!! Annem okuyunca artik ne zaman okursa cok sasiracak. En iyi o bilir bu programi.
X-Factor su son zamanlarda moda olan reality programlarindan ama cok kaliteli. Sanirim ilk Ingiltere'de baslamis. Turkiye'de henuz yok buraya 2008 yilinda geldi ve inanilmaz ilgi gordu. Biz birkac arkadas programin televizyonda yayinlandigi aksam genelde birimizin evinde toplanip beraber seyrediyoruz ve cok egleniyoruz. Niye bu kadar seviyorum bu programi cunku cok kaliteli muzik dinliyorsun. Uc grup var 16-24 yas, 24 yas ustu ve topluluklar. Her grubun bir ogretmeni var. Her hafta bir sarki uzerinde calisiyorlar ve canli yayin olan aksam sahneye cikiyorlar. Her gruptan ikiser kisi katildigi icin degisik 12 performans izliyorsun. Puani halk veriyor. Aksamin sonunda elenen iki kategoriden biri ogretmen yargic sifatinda olanlar tarafindan eleniyor. Burdan kurallarini tam anlatmasi zor. Programda guzel olan taraf cok yetenekli genclerin katilmasi.Bunu goruyor ve sasirip kaliyorsun. Bu talent sovun elemelerine zaten 800 kisi katiliyor yaklasik ve aralarindan20 tanesi seciliyor diyebilirim. Hali ile secilenler cok basarili. Programin sonunda ilk uce girenler arasinda sonra Italya'da meshur sarkici olanlar oluyor. Zaten birincinin odulu bir album anlasmasi ama birinci olamayanlarda album cikariyorlar. Yeni yetenekler ortaya cikarma da cok basarili bir program ve tabii bunlara meshur olma sansi veriyor. Iki uc ay suren bu programda sevdigim diger sey ise devamli kaliteli sarkilar seciliyor ve soyletiliyor. Hem italyan hem dunyadaki onemli sanatci ve grupalarin parcalarini baska seslerden, baska bir yorum ile dinliyorsun. Tabii italyanlar koreografiye cok onem veriyorlar ve yarismacilar sarkilari soylerken harika gosteriler oluyor.
Neyse gelelim bizim sansimiza. Arkadasim Sali bizi aradi "cocuklar bana kizmayin ama yarin aksam bana davetiye geldi,canli yayina gidiyorum" dedi. Biz digerleri sevindik ama aklimiz kaldi. Carsamba gunu ayni arkadasim beni isten arayinca hemen olayi caktim. Bana iki davetiye daha var sizde geliyorsunuz dedi. Apar topar isten erken cikip Rai2 studyolarina gittik. Cok heyecanliydik.Iceri girdigimizde sasirdik cunku studyo televizyonda cok daha buyuk gozukuyor. Yerimize oturur oturmaz animatorler cikti sahneye ve izleyicilere ne zaman alkislayacaklarini, gurultu ne zaman yapip, ne tip reaksiyon vereceklerini gosterdiler. Bu program bir konser havasinda ve cok rahat ve genc bir ortam oldugu icin animatorler bunu soylemese bile zaten izleyici cok gurultu yapip,cok alkisliyor. Butun program boyunca tabii seyirci reaksiyonlarini kontrol eden animatorler oldu. Cunku alkisi zamaninda kesmek lazim yoksa sunucu veya yarismacilarin ya da yargiclarin sesi bile duyulmaz. Misafir sanatci olarak Simple Minds grubu vardi. Ona da ayri sevindik. Studyo da seyretmek bir baska oluyormus onu gordum. Hemen alisiyorsun ve canli yayinda oldugunu unutyorsun. Cok normal hareket ediyorsun. Sunucu konusurken veya aralarda nasil dekorlar degisiyor,kameramanlar ve ekibin digerleri nasil calisiyor hepsini goruyorsun. Bir programin arka planinda ne cok is ve emek oldugunu hep bilirdim ama gozlerimle gormus oldum.
Cok eglendik. Bilmiyorum artik ekranda gozuktuk mu?Izleyicileri cok az cekiyorlar. zaten bizi ilgilendiren en sevdigimiz programi canli seyretmekti,televizyona cikmak degil. Davetiye bulmak imkansiz aslinda bu sova.Ya unlu olacaksin, ya yarismacilarin akrabasi olacaksin ya da Rai'da bir tanidigin olacak. Benim kiz arkadasin arkadasinin babasi bize buyuk kiyak yapti. Tekrar elime davetiye gecebilir yine sizi cagiririm dedi. Bizde tekrar katilmayi umuyoruz tabii. Belki ilk seferki heyecani vermez ama her zaman bir konsere katilmis gibi oluyorsun.. Cooooook zevkli!!! Annem okuyunca artik ne zaman okursa cok sasiracak. En iyi o bilir bu programi.
Chanel,Una vita da Favola,Alfonso Signorini
Bu kitabi bana 40.yasgunum icin is arkadaslarim almisti. Modaya olan ilgimi biliyorlar. Bu bahar ve yaz sezonunda Italya'da Coco Chanel hakkinda zaten iki film gosterime girdi ve bu kitap cikti. Yazan da benim sevdigim bir gazeteci. Aslinda edebiyat okumasina ragmen unlu bir gossip ve birde tv dergisinin editorlugunu yapiyor.Ayrica saat 9 ile 10 arasi tek dinledigim radyon kanalinda bir programi var. Hem ciddi hem daha az ciddi konulara deginiyor. Sabah sabah kisinin ruh haline cok iyi gelen bir program. Bu gazeteci zaten unlu opera sanaticisi Maria Callas'in hayati hakkinda da bir kitap yayinlamisti. Tabii Chanel icin de yazinca bana bu hediyeyi uygun gormus arkadaslarim.
Kitaba o aralar okudugum kitap biter bitmez basladim ama araya yaz tatili girdi ve Turkiye'ye yanimda goturmedim. Cunku Alacati'da okuyamiyorum. Aksamlari hep gec yatiliyor. Uykum geliyor gunduz desen arkadaslar,cocuklar,akrabalar bir an kitap okumaya zaman yok. Hani kumsalda uzun uzun kitap okunan tatiller vardir. Herhalde hic yasamadim ben:))
Neyse tatilden donunce bir an evvel Elif Safak'in kitabina baslamak istememe ragmen siradaki kitabimi bitirmeden olmaz dedim ve devam ettim.Cok kotu olmadigi surece basladigim bir kitabi her zaman okur bitiririm.
Chanel'in hayatini hep merak ederdim. Bu kitap sayesinde bu azimli,isyankar,cesaretli kadinin cocuklugu,gencligi,asklari hakkinda bilgi sahibi oldum.Gabrielle asil ismi oldugu halde niye Coco takma adini aldi, ya da muhtesem parfum Chanel 5 nasil yaratildi ve ismini nasil aldi gibi konularda merakimi giderdim.Tabii yazarin isi zor cunku Coco hakkinda cok yazi,kitap yazilmistir eminim. Degisik olmasi lazimdi ve Alfonso Signorini degisik olmayi becermis. Basta biraz sikici geliyor ama daha sonra cok rahat okunuyor. Ta cocuklugundan baslasa bile hikayeye klasik bir uslup ile anlatmamis.Chanel'in hayatindaki en onemli olaylari degisik gecisler ile baglamis ve bize sunmus.Turkce'ye cevrilirse okumanizi tavsiye ederim.
Liseden beri tek parfum kullanirim. O da Ysl Paris'tir. Bir tek parfum Paris'i arada bir kullanmayi birakmami basarmistir .O da Chanel 5'tir. Tabii kitabinda etkisi ile yazin freeshop'tan kendime bir tane aldim. Birkac senedir kullanmiyordum.Ozlemisim dogrusu. Biraz agir gibi gozukse de gelmis gecmis en guzel kokulardan biri bence. Ben bu kokuyu daha cok geceye,firil firil,ince dokumlu zarif kiyafetlere yakistiriyorum.. Buyuleyici ve cok kadinsi bir parfum..1921 yilinda yaratilan bu parfum de bir ilk olmus ve parfum endustrisine ve cok miktarda uretime kapiyi acmis. Tabii soyle bir icinde bulunanlara bakinca niye sevdigimi anladim. Kokunun ozu yani kalbinde yasemin,gul,iris ve incicegi var. Ama en derininde ise sandal,vanilya,amber var.
Paris'in ozunde de sandal,iris ve amber bulunuyor.. Hic birbirlerine benzemiyorlar ama icinde ayni olan cok sey var.. Beni de bu cekmis demekki.
Kitaba o aralar okudugum kitap biter bitmez basladim ama araya yaz tatili girdi ve Turkiye'ye yanimda goturmedim. Cunku Alacati'da okuyamiyorum. Aksamlari hep gec yatiliyor. Uykum geliyor gunduz desen arkadaslar,cocuklar,akrabalar bir an kitap okumaya zaman yok. Hani kumsalda uzun uzun kitap okunan tatiller vardir. Herhalde hic yasamadim ben:))
Neyse tatilden donunce bir an evvel Elif Safak'in kitabina baslamak istememe ragmen siradaki kitabimi bitirmeden olmaz dedim ve devam ettim.Cok kotu olmadigi surece basladigim bir kitabi her zaman okur bitiririm.
Chanel'in hayatini hep merak ederdim. Bu kitap sayesinde bu azimli,isyankar,cesaretli kadinin cocuklugu,gencligi,asklari hakkinda bilgi sahibi oldum.Gabrielle asil ismi oldugu halde niye Coco takma adini aldi, ya da muhtesem parfum Chanel 5 nasil yaratildi ve ismini nasil aldi gibi konularda merakimi giderdim.Tabii yazarin isi zor cunku Coco hakkinda cok yazi,kitap yazilmistir eminim. Degisik olmasi lazimdi ve Alfonso Signorini degisik olmayi becermis. Basta biraz sikici geliyor ama daha sonra cok rahat okunuyor. Ta cocuklugundan baslasa bile hikayeye klasik bir uslup ile anlatmamis.Chanel'in hayatindaki en onemli olaylari degisik gecisler ile baglamis ve bize sunmus.Turkce'ye cevrilirse okumanizi tavsiye ederim.
Liseden beri tek parfum kullanirim. O da Ysl Paris'tir. Bir tek parfum Paris'i arada bir kullanmayi birakmami basarmistir .O da Chanel 5'tir. Tabii kitabinda etkisi ile yazin freeshop'tan kendime bir tane aldim. Birkac senedir kullanmiyordum.Ozlemisim dogrusu. Biraz agir gibi gozukse de gelmis gecmis en guzel kokulardan biri bence. Ben bu kokuyu daha cok geceye,firil firil,ince dokumlu zarif kiyafetlere yakistiriyorum.. Buyuleyici ve cok kadinsi bir parfum..1921 yilinda yaratilan bu parfum de bir ilk olmus ve parfum endustrisine ve cok miktarda uretime kapiyi acmis. Tabii soyle bir icinde bulunanlara bakinca niye sevdigimi anladim. Kokunun ozu yani kalbinde yasemin,gul,iris ve incicegi var. Ama en derininde ise sandal,vanilya,amber var.
Paris'in ozunde de sandal,iris ve amber bulunuyor.. Hic birbirlerine benzemiyorlar ama icinde ayni olan cok sey var.. Beni de bu cekmis demekki.
16 Eylül 2009 Çarşamba
Urla katmeri
Bu gunu yaz tatili yazimdan ayri olarak yazayim dedim. Esim benden sonra geldi Turkiye'ye.Onu almaya Izmir'e Rosie ve oglum ile gittik ama perisan olduk.Valizleri gelmedi. Bunu bildirmek ve adres birakmak icin cok oyalandi.Normalde saat 1430 gibi cikacakken saat 1600 gibi cikti havalanindan.Zaten heyecanli ve yorgun olan ogluma da hafif bir fenalik geldi.Tansiyonu dustu, yuzu bembeyaz oldu. Birde oyle vakit kaybettik.Cesme'ye donmeden yolda bari bir kahve icelim diye otobana hemen girmedik.Hadi sahil yolundan gidelim, nostalji olur dedik. Yolda olmadi bir yer bulur gireriz diye dusunduk. Tabii oralari guzel olmus.Yuruyus yollari,park,deniz kenarinda banklar ve deniz daha temiz. Narlidere, Inciralti ardindan Kalabak simdiki cirkin adi ile Yucesahil. Cok eskilere dondum dusuncelerimde aniden.
Anneanne ve dedemin Kalabak'ta sahilde evi vardi. O evi cok severdim ve hala hatirliyorum. Hic unutmam ev satildigi zaman artik terkederken benim minik tahta sezlongum vardi onu orada birakmistik ve asiri uzulmustum.O kadar net hatirliyorumki. Renkli brandali tahta sezlonglari ne zaman gorsem o an aklima gelir.Kalabak ve o bolgenin sari otunun kendine has bir kokusu vardir. O ottan ya da bitkiden tarlalarda pek kalmadi. Bos arsa az cunku. Cesme'de de zaman zaman bos arsa veya tarlalarda bu kokuyu duyarim. Bayilirim, hemen aklima cocuklugum ve Kalabak'taki ev gelir.
Neyse baktik ilerliyoruz ve keyifli hadi o zaman iyice nostalji yapip Urla iskelesine katmer yemege gidelim dedik. Ozlemisim katmeri. Ben ilkokulda iken Pazar gunleri cogu zaman annem ve babamla Urla'ya giderdik.Iskele meydaninda cesme vardi ve enfes bir icme suyu akardi. Bidonlara bu suyu doldururduk.Hemde bir suru kocaman bidona.Anneannem iyi su icmeye pek merakli idi. Sonra evlerde o bidonlardan cam siselere su icildikce doldurulurdu. Genelde yanimiza evden hafta ici pek cikmayan babaannemi alirdik. Ben bu gezmelere bayilirdim. Sulari doldurunca sonra Urla merkeze katmer yemege giderdik. Oradaki kesik kulakli katmerci meshurdu. Sebze meyva satanlarin,bakkalin yaninda kucucuk bir dukkandi. Nasil keyif alirdim. Temiz hava ile acikmis da olurduk. O taze sicak sicak gelen katmerin tadina doyum olmazdi.
Sonra iskeleye subesi acildi. Bizde iste oraya gittik. Bilmiyorum o kesik kulakli ketmerci Urla'nin icinde hala var mi? Yukaridaki fotografi oturdugumuz masadan cektim.
Havaalaninda sinirimiz bozuldugu icin abartip hem kiymali patatesli hem peynirli katmer ismarladik. Birde ben ozledim diye manti soyledik. Yaninda kocaman ayran. Ohh keyfimize diyecek yoktu valla.
Anneanne ve dedemin Kalabak'ta sahilde evi vardi. O evi cok severdim ve hala hatirliyorum. Hic unutmam ev satildigi zaman artik terkederken benim minik tahta sezlongum vardi onu orada birakmistik ve asiri uzulmustum.O kadar net hatirliyorumki. Renkli brandali tahta sezlonglari ne zaman gorsem o an aklima gelir.Kalabak ve o bolgenin sari otunun kendine has bir kokusu vardir. O ottan ya da bitkiden tarlalarda pek kalmadi. Bos arsa az cunku. Cesme'de de zaman zaman bos arsa veya tarlalarda bu kokuyu duyarim. Bayilirim, hemen aklima cocuklugum ve Kalabak'taki ev gelir.
Neyse baktik ilerliyoruz ve keyifli hadi o zaman iyice nostalji yapip Urla iskelesine katmer yemege gidelim dedik. Ozlemisim katmeri. Ben ilkokulda iken Pazar gunleri cogu zaman annem ve babamla Urla'ya giderdik.Iskele meydaninda cesme vardi ve enfes bir icme suyu akardi. Bidonlara bu suyu doldururduk.Hemde bir suru kocaman bidona.Anneannem iyi su icmeye pek merakli idi. Sonra evlerde o bidonlardan cam siselere su icildikce doldurulurdu. Genelde yanimiza evden hafta ici pek cikmayan babaannemi alirdik. Ben bu gezmelere bayilirdim. Sulari doldurunca sonra Urla merkeze katmer yemege giderdik. Oradaki kesik kulakli katmerci meshurdu. Sebze meyva satanlarin,bakkalin yaninda kucucuk bir dukkandi. Nasil keyif alirdim. Temiz hava ile acikmis da olurduk. O taze sicak sicak gelen katmerin tadina doyum olmazdi.
Sonra iskeleye subesi acildi. Bizde iste oraya gittik. Bilmiyorum o kesik kulakli ketmerci Urla'nin icinde hala var mi? Yukaridaki fotografi oturdugumuz masadan cektim.
Havaalaninda sinirimiz bozuldugu icin abartip hem kiymali patatesli hem peynirli katmer ismarladik. Birde ben ozledim diye manti soyledik. Yaninda kocaman ayran. Ohh keyfimize diyecek yoktu valla.
14 Eylül 2009 Pazartesi
Milano Vogue Fashion Night , 10.09.09
Vogue dergisi dunyanin onemli birkac sehrinde degisik bir aktivite duzenledi. Sadece 10 Eylul gecesi saat 23.30'a kadar tum dukkanlar acikti.Milano sehri de buna dahildi. Modanin merkezi dense bile aslinda cok sonuk buldugum bir sehirdir Milano. Boyle birsey ilk defa Milano'da duzenleniyor. Vogue dergisini tebrik ediyorum cunku cok hos oldu. Sehrin tarihi merkezindeki onemli sokaklarda bulunan tum dukkanlar bu etkinlige katildi. Milano belediyesinin duzenledigi "bir agac evlat edin" kampanyasi dahilinde bazi stilist ve modacilar geliri bu kampanyaya gidecek gadget ve tshirtler yapmis ve satiyorlardi.
Biz is sonrasi sehre vardigimizda saat sekiz olmustu. Muhtesem bir isik vardi. Duomo kathedralini ve altin kapli Meryem Ana'sini, Galleria Vittorio Emanuele'nin girisini cekmekten kendimi alamadim. Herhalde yillar icinde kac kez bu katedralin resmini bloguma koyacagim. Metrodan merdivenlerden cikipta tum ihtisami ile karsima bu yapi cikinca icim aciliyor. Bu hissimi belki daha once yazmisimdir.
Biz butun sokak ve dukkanlari gezemedik. Zaten saat 23 gibi kapamaya basladilar ve bizim ayaklarimiz uc saattir yurumekten cok yorulmustu. Umarim boyle bir etkinlik yeniden duzenlenir cunku cok hos vakit gecirdim ve doyamadim.
Insan normal zamanda girmeye cesaret edemeyecegi dukkanlara girip rahatca dolasabiliyor. Aslinda cok akilica boylece herkesi tesvik etmis oldular. Cogu magazada kucuk kanepeler,sandvicler ile sampanya ya da spumante ikram ediliyorda. Ictigim bardagin sayisini hatirlamiyorum.
Alisveris etmesen bile cok guzel dukkanlara girip cikiyorsun ve fikir ediniyorsun. Zaten icilmis sampanya ile kafan bir hos.Etraf desen inanilmaz guzel ve hos giyinmis kaliteli insanlar ile dolu. Bazi magazalarda birkac unlu artist veya stilist vardi. Biz goremedik ama.Kisacasi tam bir goz banyosu..
Bu"sene moda soyle,sunlar giyilecek" gibi bir yazi yazmiyorum. Dedigim gibi tum dukkanlari goremedim. Gordugum kadari ile bir tek ayakkabi bile ilgimi cekmedi. Bu sene topuklar cizme ve ayakkabi da kotu. Vaktim olur daha ileride Milano'ya gezmeye inersem tam heryeri gezer, o zaman goruslerimi yazarim.
17 senedir bu sehirde yasiyorum meshur via montenapoleone'deki Ralph Lauren magazasina hic girmemistim. Ne kadar buyuk bir hata yaptigimi bu sefer anladim. Girmis bulunduk ve magazaya asik oldum. Zaten stil country ve binici tarzi diyelim ama ayrica cok hos elbiseler var. Yani bir dugun ,nisan icinde harika kiyafetler bulabilirsiniz. Sanirim bu magazasi Ralph Lauren'in sportif modellerinin de haute couture'unu satiyor. Oyle deniyor sanirim. Inanilmaz guzel parcalar var ama fiyatlar cok yuksek. Ruya aleminde dolastim ama kiyafetlerin disinda beni esas etkileyen magaza oldu. Boyle ozenilmis ve kaliteli bir yer gormedim. Sanki bir muze her taraf yagliboya tablo dolu.Ayni zamanda Ralph Lauren Home koleksiyon var en ust katta. Esyalarin,yatak takimlarin ve ev aksesuarlarin guzelligini anlatamam. Cok etkilendim.Milano'ya yolu dusen muhakkak bu magazayi ziyaret etsin. Turk arkadaslarim icin cekiyorum dedim ve ozel izin alip fotograf cektim. Bu kareler ile yaziyi noktaliyorum. Sadece bu magazada sampanya icerek ve bu luksun icinde en az yarim saat kaybettik. Tum sokaklari bitirememiz ondan..Maalesef fotograflar magaza ve koleksiyonun guzelligini tam anlatamiyor.
Biz is sonrasi sehre vardigimizda saat sekiz olmustu. Muhtesem bir isik vardi. Duomo kathedralini ve altin kapli Meryem Ana'sini, Galleria Vittorio Emanuele'nin girisini cekmekten kendimi alamadim. Herhalde yillar icinde kac kez bu katedralin resmini bloguma koyacagim. Metrodan merdivenlerden cikipta tum ihtisami ile karsima bu yapi cikinca icim aciliyor. Bu hissimi belki daha once yazmisimdir.
Biz butun sokak ve dukkanlari gezemedik. Zaten saat 23 gibi kapamaya basladilar ve bizim ayaklarimiz uc saattir yurumekten cok yorulmustu. Umarim boyle bir etkinlik yeniden duzenlenir cunku cok hos vakit gecirdim ve doyamadim.
Insan normal zamanda girmeye cesaret edemeyecegi dukkanlara girip rahatca dolasabiliyor. Aslinda cok akilica boylece herkesi tesvik etmis oldular. Cogu magazada kucuk kanepeler,sandvicler ile sampanya ya da spumante ikram ediliyorda. Ictigim bardagin sayisini hatirlamiyorum.
Alisveris etmesen bile cok guzel dukkanlara girip cikiyorsun ve fikir ediniyorsun. Zaten icilmis sampanya ile kafan bir hos.Etraf desen inanilmaz guzel ve hos giyinmis kaliteli insanlar ile dolu. Bazi magazalarda birkac unlu artist veya stilist vardi. Biz goremedik ama.Kisacasi tam bir goz banyosu..
Bu"sene moda soyle,sunlar giyilecek" gibi bir yazi yazmiyorum. Dedigim gibi tum dukkanlari goremedim. Gordugum kadari ile bir tek ayakkabi bile ilgimi cekmedi. Bu sene topuklar cizme ve ayakkabi da kotu. Vaktim olur daha ileride Milano'ya gezmeye inersem tam heryeri gezer, o zaman goruslerimi yazarim.
17 senedir bu sehirde yasiyorum meshur via montenapoleone'deki Ralph Lauren magazasina hic girmemistim. Ne kadar buyuk bir hata yaptigimi bu sefer anladim. Girmis bulunduk ve magazaya asik oldum. Zaten stil country ve binici tarzi diyelim ama ayrica cok hos elbiseler var. Yani bir dugun ,nisan icinde harika kiyafetler bulabilirsiniz. Sanirim bu magazasi Ralph Lauren'in sportif modellerinin de haute couture'unu satiyor. Oyle deniyor sanirim. Inanilmaz guzel parcalar var ama fiyatlar cok yuksek. Ruya aleminde dolastim ama kiyafetlerin disinda beni esas etkileyen magaza oldu. Boyle ozenilmis ve kaliteli bir yer gormedim. Sanki bir muze her taraf yagliboya tablo dolu.Ayni zamanda Ralph Lauren Home koleksiyon var en ust katta. Esyalarin,yatak takimlarin ve ev aksesuarlarin guzelligini anlatamam. Cok etkilendim.Milano'ya yolu dusen muhakkak bu magazayi ziyaret etsin. Turk arkadaslarim icin cekiyorum dedim ve ozel izin alip fotograf cektim. Bu kareler ile yaziyi noktaliyorum. Sadece bu magazada sampanya icerek ve bu luksun icinde en az yarim saat kaybettik. Tum sokaklari bitirememiz ondan..Maalesef fotograflar magaza ve koleksiyonun guzelligini tam anlatamiyor.
3 Eylül 2009 Perşembe
Bir yaz tatili daha bitti
Dolu dolu bir bes hafta idi ama her zamanki gibi yetmedi. Aile fertlerinden kimsenin donesi yoktu
Milano'ya.Artik sabahlari evimden yukari arabama tirmandigim, aksamlari ise indigim keci pislikleri ile dolu taslik Alacati yolunu yuruyemeyecegim.Elde plaj cantalari,bazen kayak,bazen board,bazen top,bazen bira , yiyecek hep eller dolu teptik bu yolu.
Ilk haftasonu tum arkadaslar Rosie'nin evinde toplandik. Herkes vardi. O evde malum Carlsberg bira eksik olmaz. Havuz keyfi ardindan bira,evde yapilmis patates cips,durumler kendimizi yeme icmeye ve muhabbete verdik. Bu ev zaten cogumuz icin ikinci adres. Kizim zaten mumkun olsa hergun gidecek havuza girecek.
Once 31 Temmuz ardindan 29 Agustos Oldies but Goldies partisinde kurtlarimizi doktuk.Hatta ilk seferinde Dj bizimle birlikte kapadi tezgahi sabah dortbucukta. Hos biz hala istek sarkilari isteyerek dansa devam etmek dusuncesinde idik ama Dj pes etti artik. Inanilmaz guzel oluyor bu partiler.Cok iyi caliyorlar ve biz ne ozel istek sarkisi sorarsak onu da hep caldilar. Bizde yasimiza ragmen Micheal Jackson anisina onu aratmayacak sovlar yaptik.
Kumru hep yendi. Bu iki oldies parti aksamin sabahinda uyku oncesi ve tabii her mumkun oldugunda. Cocuklarimda artik seviyor. Onlarinki fis kumru ama sadece salamli icinde domates bile koydurmuyorlar. Ileride sayasli yengeni yemegi ogrenecekler eminim..
Italya'dan getirdigim saraplarin nerede ise hepsini yine kalabalik bir grup bir gecede benim evdeki kosede yuvarladik. Guzel muzik,iyi sarap,iyi muhabbet olunca yine sabah dortbucuklari bulduk. Kose daha baska aksam bircok arkadasima ve aile ferdine kucak acti. Oradaki muhabbetlere doyum olmuyor.
Kizlar birgun Orta kahve'nin evinde, birgun de Matilda'da aksamlara kadar muhabbet edip uzun brunch keyfi yaptik. Ne konusmak ne yemek..Agzimiz durmadi..Bendeniz pek mutlu oldum
Ildir Manzara Kahve'de gunesi batirmayi gozleme ve lokma yemegi ihmal etmedik. Hem arkadas hem aile pek bir kalabaliktik bu sene.
Gerence korfezine kadar gidip orada issiz bir plajda ailece keyif yaptik. Resimler cektik,taslar topladik. Oraya yakin baska bir plajda ayvalik tostu yedik, bira ictik. Kucucuk yolu gozukmeyen bir site,onunde plaj ve Buca'li bir karikocanin islettigi kucuk bufemsi yer..O taraflarda kesfedilecek cok yer varmis. Seneye daha cok zaman ayirilacak.
Tabii Seaside ve issiz baska Alacati plaj ve Kumbeach keyifleride yapildi.
Yusuf Usta'da ev yemeklerine doyamadik. Dost Pide'nin pidelerine ve donerine. En iyi doner orada valla.
Bu sene cok firtinali idi ve cogu zaman serindi hava. Bu sayede evimizin icinde bol bol oturduk terlemeden. Aksamlari da hem gunduzde evin keyfini biraz cikardim. Dergi okudum,nostaljik efes bardagimla bira keyfi yaptim,cocuklarimla kuvette banyo yapip oyun oynadim, kosemde minderlere tek basima yatip gunduz masmavi gokyuzune aksam yildizlara baktim.
Son haftasonu yani 29 Agustos yine kalabalik bir grup Ilica plajinda bulustuk. Ruzgar sifir, deniz dumduz ayni Maldivler havasinda idi. Bira,cekirdek,cerez ve muhabbet. Son son tam bir tatilci havasinda idik hepimiz!! Ramazan dolayisi ile plaj bosalmis bize kalmisti.
Iste boyle bir tatil daha bitti. Beni gulumseten guzel anilari ile.. Yine 11 ay yine bu bes haftayi bekleyecegim. Ilica plaji ise bos kaldi artik. Sadece ben degil tum dostlar Izmir'e dondu.Kuslarda son kalan misir tanelerini yer ve baska diyarlara gocerler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)