Cuma öğleden sonra üçbuçuk gibi yola çıktık. Yediden beş kişiye düştük diye tek araba gittik.Milano'dan ikibuçuk saat sürer genelde ama hep trafik vardır tek şeritli yolunda. Bu sefer dört saat sürdü. Vardığımızda geberik halde idik ve bizi sulu kar karşıladı.Berbattı ama moralimizi bozmadık. Hemen kaplıcalara gidip ertesi gün için masaj seansı ayırttık. Sonra eve gittik,biraz yerleşip hemen kendimizi sokağa attık. Paskalya bayramı öncesi olan haftasonu olduğu için boştu köy.Bildiğimiz barımıza gittik.Tek masa bizdik. Yörenin kırmızı şarabından açtırdık. Ortaya tahta tabaklarda yörenin peynirlerinden seçmeler ve salam,prosciutto,pancetta yani bacon,speck söyledik. Taze ekmek ile hepsine saldırdık. İki şişe şarabı devirmişiz. Yürüyerek evimize döndük. Mutfağa yanmayan şöminenin karşısına oturduk. Kadınlar bir arada olunca ne olur? Laf lafı açar. Saat üç gibi artık susup yatmaya karar verdik. Böyle kız arkadaşlar ile keyifli sohbetler tam terapi valla.
Sabah uyanınca evde hızlı bir kahve içip Bormio sokaklarında yürüyerek Cafe bar'a geldik.Cappuccino ve brioches ile tipik kahvaltı keyfi yapmaya.Genelde cappuccino üstüne toz kakao dökerler,dağ köyü tabii tarçın vardı,hemen ektirdim cappuccino'ma.
Girer girmez size dolap anahtarı bir bornoz,bir büyük havlu ve terlik veriyorlar.
Dolaplara eşyaları kitleyip anahtarı bilezik gibi takıp kendinizi bu muhteşem tesisin keyifli sıcak sularına bırakıyorsunuz. Bu sular benim girdiğim en iyi kaplıca suyu. Bir kere kükürt yok ve kokusuz.İçinde alkalin,sulfat olan bir madensel,mineral su. Nitekim çeşmelerden ılık akıyor ve içebiliyorsunuz. 36-42 derece ve kışın buz yağmur suyunun girmesine izin vermediği için daha sıcak.Direk dağdan çıkıyor ve havuzlara veriliyor yani artezyen değil.Bir ara fotoğraf makinamı dolaptan alıp içerideki iki havuzun resmini çektim.Buhardan pek gözükmüyor zaten. Link verdiğim internet sitesinde bilgiler ve bol resim var.
Bu seans sonrası ara verdik. Değişik dinlenme ve rahatlama odaları var. Orada bornozlar ile şezlonglara yatıp isterseniz üzerinize battaniye örtüyorsunuz. Ya dergi,gazete okuyabilirsiniz ya da biraz kestirebilirsiniz. Genelde çok sessiz yerler ve çok hafif müzik çalıyor ve istediğiniz kadar tisana içebilirsiniz. Tisana alabileceğiniz otomotik makinalar havuzların arasında da var.
Bu odalarda dağ manzarasına bakıp biraz gevşedik.
Sonra güneş çıktığı için biraz dışarıdaki havuzlarda keyif yaptık.Hemen oraları da çekiverdim.
Ardından otelin cafe'ye gidip orada elma suyu içtik süper ve yuvarlak çavdar ekmeği yedik arasına speck ve peynir koymuşlar. Strudel ile tamamlamayı da unutmadık. Çok keyifli bir mekan bayağı bir oturup sohbet ettik.

Baktık saat üç olmuş iç kısmın ikinci katındaki kromoterapi havuzları ve saunaları yaptık,duvar ve yer püskürtmeli sulardan geçtik.Hepsinin resim ve anlatımları var sitede. Burada özel bir bölüm var ben hiç yapmaya cesaret edemez ve hep yarı yoldan dönerdim,bu sefer yaptım. Altı iri taş kaplı kanal gibi bir yere giriyorsun. İlk etap sıcak su ile dolu,yürüdükçe su soğuyor ve en son bölümde dondurucak kadar soğuk oluyor. Bu elips şeklinde olan kanal gibi havuzu 5 kez dönerek yürümen lazım.Su dizkapaklarına kadar ulaşıyor. Bu aktivite kan dolaşımına acayip iyi geliyormuş. Ben buz gibi soğuk suyun olduğu kısımda bayağı bağırdım yürürken ama kesintisiz 5 kez döndüm bu sefer. İsmi Merkür yolu veya Kneipp course. Bu katın sonu geniş bir dış havuza açılıyor. Bu havuzun içindeki sezlonglarda keyif yaptık ve dışarıda resmini gördüğünüz alanda bulunan çamur havuzuna girdik. Orada bulunan çamurlardan her tarafımıza sürdük ve icinde sauna olan tahta eve girdik.Geniş ve çok sıcak değil.Yavaş yavaş tüm çamur üstünüzde kuruyor. Sonra yeniden ılık çamur havuzuna girip sertleşmiş çamurları eritip biraz temizliyorsunuz ve en son dişarıda ılık su ile duş yapıyorsunuz. Bu güzellik kürünü de yaptık ve rüzgar sert esmeye başlayınca içerideki havuzlara döndük. Gruptan ben ve bir arkadaşım biraz erken ayrılıp duşumuzu aldık ve masaj için hazırladık. Beş gibi o stone masajına ben ise ayurvedik masaja girdim.İlk defa denediğim bu masaja bayıldım.Türk google'da türkçe nasıl denir diye ararken ekşi sözlükteki bir tanımı gördüm. Çok hoş aynen kopyalıyorum. 'Yaşam bilimi anlamına gelen ayurveda, eski bir hint sistemi olan yoga’ya dayanır. bitkisel yağlarla yoga esneme hareketleri birlikte kullanılır. adaleleri gevşetip, eklemleri açar, kan dolaşımını hızlandırarak toksin atılımını sağlar.' Aslında ayurveda tercümesi yaşam bilimi ama tanımı alternatif sağlık sistemi.Masaj tam ekşi sözlükte anlatılan gibiydi. İnanılmaz keyif aldım ve ruhumun yükseldiğini hissettim.Aynen yoga kursunda gevşeme anında hissettiğim gibi. Hareketler çok yavaş; yüze,ayaklara ve kafaya da masaj yapıyor. Ondan çok sevdim. Yağ ile devamlı saçlarımı en tepeye kadar çekti durdu. Bu tüm kötülükler ve toksinlerden arındırırmış. Bayıldım. Bu arada masajı yapan kadın Arjantinli idi:)
Masajdan uçmuş halde çıkıp dışarıda manzaraya bakıp bizi bekleyenler ile buluştuk. Tiryakiler sigara içti,ben bol portre ve manzara fotoğrafları çektim.
Saat altıbuçuk olmasına rağmen dağlarla çevrili olduğumuz için hava kararmaya başlamıştı. Ay da çıkmıştı. Çok severim ayı ben mutlu oldum.
Akşam dışarıda yemek için yerimizi meth edilen Ristorante Al Filo' da ayırtmıştım.Bormio'da ortaçağdan kalma yapılar var boşuna demedim. Bodrum katında olan bu taş mekan,600 yıllarından kalma bir ahır ve samanlık.Çok kalabalıktı ve masaların boş olduğu bir bölümü yakaladığım an hızlıca çektim fotoğrafları ondan net çıkmadı ama olsun.
Çok güzel bir yemek yedik.Herkes önden yörenin meşhur makarnası pizzocheri ısmarladı.Karabuğday unundan yapılan bu makarna sonra kıvırcık lahana,küp
O kaba tadlı ev makarnasına tereyağına bulanmış lahana,patates ve erimiş peynir tadlarının birleşimi harika.Yanında kırmızı şarap. Ohh üç tabak yerdim valla. Bu makarnaya başka otlar veya ıspanak katan tariflerde var. Arkadan beş yerine ortaya iki
Ertesi gün geçmiş yıllarda olduğu gibi Bagni Vecchi yani bahsettiğim ilk açılan kaplıcalara gidecektim ama önceden yer ayırtmadığım için yer bulamadım.Zaten ikinci gün ben hep yalnız giderdim,kimse gelmezdi.Bu seyehatte kız arkadaşlarımla köyde kalmayı tercih edip yukarı kaplıcalara çıkıp kapıdan bile şansımı denemedim. Sabah cafe bar'da kahvaltı ritueli sonrası dükkanları dolaştık.Sabah hepsi açıktı.Piazza'ya gittik. Dükkanlar kapanınca bir yerde sandviç yedik. Konuş konuş derken yine üç gibi dükkanlar açılınca biraz daha dolaştık. Saat beşe doğru Milano'ya doğru yola koyulduk. Yine dört saatte vardık. Bu gidiş geliş yolları bizi bitirdi ama kız kıza bol sohbetli güzel bir haftasonu geçirmek hepimize yaradı.
4 yorum:
aklımı oynattım...:P) daha da bi şey demem.....hahaha....bayıldım,bayıldım,bayıldım bu gezinize...
önce milano ile başlıyorsun,kimbilir bir kere de long weekend yaparsın Bormio'da ileride. Gerçekten değer...
evet,10 sene önce klasik italya yapmıştık.roma-floransa-venedik-pisa-siena...şimdi milano,ve çevresi...sonra inşallah senin blogunu takip ederek böyle orijinal, bir turist olarak bizim zor bileceğimiz yerler...:)bir de gerçekten sen anlatınca yiyesim geliyor buraları....:)))))))) hiç kitap yazmayı düşündün mü?....şaka diil....
emel evet düşündüm ve hayalim.umarım gerçekleşir birgün.bu arada bu yazıya bir sinir bozucu sandviç resmi eklemeyi unutmuşum hemen ekliyorum. cepten çekmiştim
Yorum Gönder