17 Mayıs 2011 Salı

Karanlıkta diyalog,Körler derneği 07.05.2011


 Böyle değişik bir Cumartesi akşamı geçireceğim hiç aklıma gelmezdi.Yoga kursundan bir arkadaşım çok ısrar etti diye bu aktiviteye katılmaya karar vermiştim.Yine yogadan başka bir arkadaşımızı alarak üç kişi gittik.Nereye mi ? Milano Körler Kurumu'nda  özel bir yürüyüşe ve arkasından aperatif almaya.Bu etkinlik  en fazla sekiz kişilik gruplar halinde düzenleniyor ve önceden yer ayırtmanız şart.Milano merkezde bulunan kurumun binası çok şık ve güzel.Biraz fotoğraf çektim çünkü sonrasında karanlığa gömüleceğimizi biliyordum.



Erken gelmiştik fotoğraf çekerken  koridorlardaki yağlıboya tablolara da baktık ve ardından bekleme salonuna geçtik.Saat dokuz gibi bizimle beraber dört kişi daha bir grup olarak içeri alındık. Gözleri gören kişi bize nerden bu aktiviteyi duyduğumuzu sordu ve neler bildiğimizi,ön bilgi alıp almadığımızı öğrenmek istedi.Bize bastonları verdi ve nasıl kullanıldıklarını anlattı.'Havaya hiç kaldırmayın ve hep yarım daire çizin ve bilekten geçirip takın 'dedi. 'Şimdi karanlık tünelde omuzlarınızdan tutup arka arkaya yürüyün,sizi rehberiniz Bay Libero'ya götüreceğim' diye ekledi. Daha geniş olduğunu hissettiğim bir odaya geldik ve bizi rehberin yanına bıraktı.Tabii artık zifiri karanlıktı. Rehber bay Libero bize duvara dayanın dedikten sonra kısa bir tanıtım konuşması  yaptı.'Rahibe Teresa insanların her yaptığı okyanusta bir damla der. Vücut okyanus ise, gözler okyanusta iki muhteşem damla ama vücudun başka yerleri de var.Korkmayın ve bu önemli iki nokta olmadan nasıl diğer duyu organları ile neler hissedeceğimizi özgürce yaşayın' dedi.Ben bu konuşma öncesi aniden daralmıştım çünkü kapkaranlık ortamda 1,5 saat nasıl çıkmadan dayanacağım diye düşündüm.Ama Libero böyle konuşunca ve ben her an size yardıma hazırım,hemen beni çağırın sakın yanınızdakilere sormayın diye güven verici konuşunca kendimi onun sesine ve yönetimine bıraktım ve hayatımın en değişik saatlerinden birini yaşadım.
İlk girdiğimiz oda bir bahçe idi.Yapay tabii ama her tarafta bitkiler var,yerler çakıl taşı ve kuş cıvıltılarını duyuyorsun.Kendinizi koku alma ve ses duyma duyunuza bırakınca çok güzel hissediyorsunuz. Nitekim rehberimiz 'bitkileri elleyin ve koklayın, herşeyi keşfedin' dedi. Ben zaten koklarken hep gözlerimi kaparım ve koku alma duyum çok gelişmiştir.Lavanta,rosmarin bitkilerini hemen tanıdım.Yine bastonları yarı çember yapıp ilerleyin ve korkmayın diyerek bize önderlik etti .Karşımıza koca birşey çıktı.Elimizle kıllı bir yüzeyi elledik ve sonra boyundaki çanı bulduk ve inek olduğunu anladık. Ardından başka bir bölmenin sürgülü kapısını açtı ve yumuşak bir yere bastık.Tabii martı sesleri ve dalgaların seslerini duyunca anladıkkı deniz kenarındayız  ve altımız kum .'Duvarları elleyerek ilerleyin,neye dokunur anlarsanız adını söyleyin' dedi.Can yeleği,maske,palet,yangın söndürücü gibi objelere dokunduktan sonra rehber Libero' şimdi tekneye bineceğiz , sesimi takip edin' dedi. İşin enteresan yanı artık herkes alışmış ve rahat bir şekile birbirimize çarpmadan yürüyorduk.Yavaş yavaş sıra ile bizi aldı ve resmen ipli küçük merdivenden yürüyüp tekneye bindik ve motorlar çalıştı. Rüzgar ve ses efekletleri ile denizde gidiyor gibiydik. Ben tabii masmavi suları ve köpüklü dalgaları hayal ettim sanırım  bunları görebilmiş olduğum için.Sonradan kör olanlar benim gibi hisler yaşıyor eminim ama denizi veya güneşi hiç görmemiş olan doğuştan kör kişiler ne hisler yaşıyor acaba diye de düşündüm. Güzel deniz yolculuğunun ardından başka bölmeye geçtik.Burada şehir hayatı,yoğunluğu ve trafiğin seslerle canlandırılmış. Nasıl bir karmaşa anlatamam. Normalde beni yorar ama göz görmeyince bu karmaşa çift katına çıkıyor sanki.Bir motorsiklet vardı. Üç kız ona bindik ve üstünde gider gibi hissettik.Kaldırım kenarına park edili bir arabayı bulup,elledik,çevresini dolaştık.Trafik ışığından geçtik.Pazar yerinde tezgahlardaki meyveleri ve sebzeleri elledik ve tanıdık.Bildiğim patates,patlıcan,domates öyle farklı geldiler ki elime.Gözün gördüğünde elinle çok daha az hissederek dokunuyorsun herşeye.Şehir kısmını da bitirdik bir eve girdik. Bilgisayar,masa,kütüphane,mutfak ve evde olan tablolara kadar herşeyi duvarları elleyerek keşfettik. Bir harita asılı idi,üstünde  dağlar,göl ve denizler hep kabartılar ile tanımlanmış.Duvar yazısı vardı normal harfleri kabartmışlar,biz elle okuyup keşfedelim diye.Kör alfabesi bilmiyoruz çünkü.O yazıda okumanın keyfi parmaklarımın ucunda yazıyordu.Bu odadaki keşiflerden sonra rehber Libero bize teşekkür etti ve kişisel hislerinizi bana mail ile yazın dedi. Bastonları teslim ettik oradan arka arkaya omuzlarımıza tutunarak bir karanlık tünelden yine kapkaranlık başka bir mekana geçtik. Burası gerçek bardı. Canlı müzik vardı.Piyano çalıyor ve bir bayan şarkı söylüyordu.Sanırım gözleri görmeyen barmen yanımıza geldi ve bizi yuvarlak masaya oturttu. Sonra kokteyl ve içki çeşitlerini birbir saydı.Ödediğimiz ücretin içine yaptığımız özel yürüyüş dışında barda bir içki ve yanındaki aperatifler dahildi.İçkiler geldi üç değişik tabakta fındık,patates cips ve kanepeler geldi. Barmen hep uzatırken bize dökmeden almamız için yardımcı oldu ama biz birbuçuk saat karanlıkta kalmış olarak artık çok rahattık. Sanki karşımdaki konuşunca onu görüyordum.Sesi benim için görüntü ve bir kıstastı. Yani konuşan kişi nerede oturuyor ve ne kadar uzakta sesinden anlayabiliyorduk. Orada kırkbeş dakika kalmışız.Artık kapanıyor dediler ve kalktık. Biz son grupmuşuz.Zaten barda toplanma amacı aynı grupta olan kişiler ile yaşadığın hisleri paylaşmanın yanısıra onları tanımak ve görmeden sosyalleşmek. Biz bunu başardık ve herkes konuştu.Hislerimizi anlattık ama sonra herkes kim olduğunu ne yaptığını ortaya anlattı. Enteresan olan kimse yaş sormadı. Gözler görmeyince yaşın bir anlamı kalmıyor!! Normal hayatta kişi karşısında yeni tanıdığı  kişinin yüz ifadesinden,davranışları ve giyiminden etkilenerek  kendi kendine yaşı,karakteri,yaşantısı hakkında fikir oluşturur.Görmemek bambaşka.Bu şeyler aklına bie gelmiyor.Bu arada grupta 42 yaşımla ikinci en yaşlı bendim.Diğerleri 24 25 yaşlarındaydılar.Sonra dışarı çıkıp yüzlerini görünce çok şaşırdım.Belki önce görsem daha yaşlı zannederdim ve sesleri ile hepsini farklı hayal etmiştim.Dışarı çıktığımızda geceydi ama tabii derneğin içinde ışıklar yanıktı ve gözlerimiz ağrıdı ve ilk beş dakika bayağı zorlandık.
İyiki böyle bir tecrübe yaşadım.İki gözüm olduğuna bin defa şükrettim. Ama gözleri görmeyenlerin dünyasını da tanımış oldum ve düşündüğüm kadar feci olmadığını ve azim ve pozitif enerji ile görmeyenlerinde  kendi dünyalarını aydınlatabileceğini anladım.


3 yorum:

Adsız dedi ki...

ben karanlıkta dialog,körler derneği yazını daha şimdi,eve dönünce okudum;
epeyde şaşırdım;çok sevdim yazıyı ;
yalnız yazıda gitme kararını almanı biraz daha detaylı anlatmalıydın yazının başında;
bu kararı almanı çok kısa geçmeşsin bir arkadaım ısrar etti diyerek, sonrada çok çabuk yazıya geçmişsin;
birazda anlattıkların ; aslında bir rüyada olabilecek şeyler gibi;
böyle bir yer olduğu,böyle deneyimler yaşatmalarıda ziyaretçilere yani çok ilginç....
birazda ürpertici
ama bu blogtaki en ilginç konulu yazındı okuduğum
insanı okurken hemen çekiyor içine;ilgisiz kalamıyor

Cem...

Adsız dedi ki...

cok anlamli bir deneyim yasamissiniz eminim binlerce kez gorme gucunuze onu size bagislayana sukranlarinizi iletmissinizdir.. yinede onlarin dunyasini tam anlami ile yasama sansimiz olmadiginizi de bilmenizi isterim bu kadar basit degil tabiki her zaman rehber sopalari ile degilller gecelerini gunduzlerini ayirabilmek icin olagan ustu caba harciyorlar yemeklarini yerken kimi zaman sinirlenip ellerini kullanmak icin izin istiyorlar daha bircok akliniza hayalinize gelmeyecek yasam kesitleri...bununla beraber herkesin bu sekilde deneyimler edinmesi ozellikle ulkemizde bu konuda calisan sektorlerin proje gelistirmeden once boyle deneyimler yasamasi gerekiyor yaziniz gercekten ilginc ve boyle bir deneyimii blogunuzda paylasmaniz cok hos kanayan bir yaraya parmak bastiniz tebrik ediyorum angel

Carriemel dedi ki...

Angel:bir sene once yazmis oldugum ve onem verdigim bir yazimin simdi de okunuyor olmasi ve yorum yazmaniz beni korkunc sevindirdi.soylediklerinize sonuna kadar katiliyorum. umarim baska okuyanlarda olur ve milano'da yapilana benzer bir proje ulkemizde gelistirirler. hoscakalin