23 Nisan 2009 Perşembe

Amsterdam gezimiz 25.12.08-02.01.09

Bu seneki Noel gezimizi yazabildigim icin cok mutluyum. Blogum sevgili hatira defterim benim.. O kadar seviniyorumki artik kolayca anilarimi buraya dokebildigime ve bu yazilarin yillarca resimleri ile birlikte kalacagina.Aslinda cok heyecan verici birsey bu. Olurda birgun torunlarim olursa,onlar bile ben oldukten sonra okuyabilecekler.. Blog yazari olunca kisi gercek bir yazar olmanin keyfini az da olsa tadiyor ve tatmin oluyor bence.Bitirmem cok uzun surdu. Gideli 4 ay oldu ben yaziyi simdi yayinliyorum ama iste blogda rahatlikta bu. Yaz yaz musvedde dursun bitene kadar.

25 Aralik 2008 , Persembe Noel yemegi ardindan dogru Strasbourg'a hareket ..

Bu sene 26 Aralik gununu bile beklemeden 25 Aralik Noel gunu klasik aile oglen yemegi ardindan yollara dustuk. Italyanlar Noel gunu cok yemek yer. Bizde masallah abarttik.Onden fume somon ile kanapeler (bir noel klasigidir burda) prosciutto,salame,speck,peynirler,zeytin,rus salatasi,ancuez,ici ton baligi ve mayonez ile doldurulmus yumurtalar yendi. Sonra Kuzey Italya ve bilhassa Milano ve cevresinin bir noel vazgecilmezi olan ici et ile doldurulmus kucuk ravioli yendi. Ama bu ravioliler et suyu icinde geliyor corba gibi.. Kayinvalidem evde aciyor kendisi. Icindeki ozel etli karisimi da elleri ile kendi hazirliyor. 200 adet civari yapip birde buzluga koyuyor. Sabah beslerde yapmaya basliyor. Sicak sicak et suyu ile ravioli cok iyi geldi. Noel arifesindeki aksam yemegi ziyafetinden sonra yorgun midemiz bayram etti. Gercekten hazma cok iyi gelen bir yemek bu. Ama maalesef biz durmadik ve et yemegine gectik. Kayinvalidem her sene Noel gunu dana rostosu yapar ve faraona pisirir. Sozlukte bec tavugu diyor. Hic duymadim. Neyse zaten Turkiye'de hic yememistim . Ilk Italya'da yedim ve sevdim. Aman valla guzelce kizarmis faraona yaninda firinda patates,haslanmis ve sonra tereyagi ile cevrilmis ustu parmesanli enginar gobeklerini bir guzel yuttum..Arkadan kuru yemis,meyve ve kapanis olarakta Panettone adindaki Milano'nun meshur yuksek sisman keki. Bu ozel kek hakkinda bir gun blogda ayri yazacagim..Simdi sirasi degil ama aklimda.. Bu seferki klasik ici uzumlu olanindan degildi. Cevizli ve kestaneli panettone idi. Cok begendim kesin seneye yine isterim dedim. Bizim eniste ozel pastaneden almis.. Neyseeee butun bu yemekler mideye indirilince uzerimize rehavet coktu. Esim araba kullanicagi icin bir saat kestirdi. Muhabbeti artik zar zor kesip cunku noel diye bir kutlama havasi var. Babaanne torunlarina hediye verdi, bir fasil onlarla oyalandik.

Cocuklarim sabah noel agacinin altinda bulduklari hediyeleri acmislardi allahtan. Bu noel onemli birsey oldu onu yaziyorum cunku kendimde hatirlamak isterim ileride. 10 yasindaki oglum hala Noel Baba'ya inaniyordu. Ama icinde artik supheler olustugundan emindik. Noel Baba'dan digital fotograf makinesi istemisti. Oglumun dogum gunu de 27 Aralik oldugu icin Noel'de hem noel baba hediyeleri alir hemde dogumgunu hediyeleri. Dogumgunu icinde psp icin webcam istemisti. Hediye paketleme memuru bendeniz birkac gece evvel gizli olarak cok gec bir saatte paketlemistim hepsini.. Oglum once Noel Baba paketini acti. Once karsina 8 gblik hafiza karti cikti. Bu ne ariyorki burada bu psp icin lazim dedi. Ben o karti fotograf makinasi icin zannettigim icin bir paketlemistim. O an oglumda ilk suphe uyandi.. Niye sizin hediye parcasi Noel Baba'nin hediyesinden cikiyor diye. Bizde ama o memory kart fotograf makinasina da uyar dedik, gecistirdik. Neyse hemen sonra fotograf makinasinin kutusunu acti. Icini acinca sarj aleti ve diger aksesuarlar cikti ama makinanin kendisi cikmadi. Biz cok uzulmus ve saskin halde esim ile birbirimize baktik. Ben ona yavasca "e be canim aldiginda kutunun icini kontrol etmedin mi ?" ." Maalesef hayir" dedi.Diger taraftan oglan yuksek sesle "Noel Baba beni bu sene kafaya aldi" dedi. O an zavalli oglum icin Noel Baba efsanesi bitti. En mutlu olacagi gunde cok bozuldu. Cocuklar her ne kadar buyukdukce arkadaslarindan "Noel Baba yok. O bir efsane. Hediyeleri alan anne babamiz" laflarini duysalar bile inanmaya devam etmek istiyorlar. Benim oglum zaten cok duygusal bir cocuk.Ici inanmak istemis olsa bile bu yanlislik ve sansizlik ust uste gelince tonton Noel Baba'nin hikaye oldugunu bu sekilde anladi.Ama bize bunu soylemedi. Amsterdam gezisi sonu yani 1 ocak yeni yilin ilk gunu babasina "ben zaten anladim noel baba'nin gercekte olmadigini " dedi. Babasi hemen git bunu annene soyle demis. Bende "Evet oglum cok uzgunum boyle ogrendin gercegi. Simdi anladin mi Turkiye'deki cocuklar niye noel babadan hediye almiyorlar,hayret simdiye kadar neden suphe etmedin" dedim.Lutfen kiz kardesin daha dort yasinda bir alti sene daha rol yap o da bu zevki yasasin dedim. Ama bizim cadi kiz bence 2 sene icinde gercegi anlar.. Tatil oldugu icin makinayi aldigimiz Mediaworld'e gidemedik.Seyehat donusu esim gitti. Binbir ozur dilediler cok uzulduler. Meger vitrinde olan modelmis.Kutunun ici ondan bosmus. Hem makinayi aldik hemde bir kucuk tasima cantasi hediye ettiler. E olsun o kadar kucuk cocugun dusleri yikildi onlar yuzunden. Esimde de hata var insan acip bakar aldigi seye..

Iste araya bu animizi da soktum. Saat dorde dogru kayinvalidemden ciktik ama evimize geri donduk cunku ben rezervasyon kagit ve teyitlerini evde unutmusum:( Tam 16.00 da yola ciktik. Isvicre ve sonra Fransa uzerinden Amsterdam'a gitmeyi secmistik. Noel gunu oldugu icin tum yollar bombostu ve super bir gunes vardi. Harika bir yolculuk yaptik. Zaten 1 saat icinde Milano'dan Isvicre Chiasso sinir kapisina ulasiyorsun. Isvicre'ye girince hemen anliyor insan medeniyete geldigini. Guya Italya'da Avrupa ulkesi ama Isvicre bambaska. Yollarda arabalar hiz limitini asmiyor. Herkes dikkatli ve yavas kullaniyor. Ben sevindirik oldum. Hava tabii saat 17.00 gibi karardi. Lozan,Cenevre ve golleri gece hali ile gorduk. Buz gibi ve berrak havada gece goruntusu de cok buyuleyiciydi. Mola da verdigimiz icin Strasbourg Fransa'ya gece onda vardik. Sehri ziyaret etmek icin cok gecti. Cok da yorgunduk. Sanayi bolgesinin cevresinde bir suru motel var. Bunlardan birini gozumuze kestirdik. Arabadan indik bir baktik ana kapisi kilitli. Resepsiyon diye birsey yok. Giriste kahve kola makinasi gibi bir makina var. Orada kac oda, kac gun icin yer istedigini yaziyorsun. Yer varsa sana teyit yaziyor ve sonra kredi karti ile odeme yapiyorsun. Odeme teyidi ile sana oda numarani ve odaya girmek icin yazacagin kod numarasini veriyorlar. On kapidan bu numarayi yazip giriyorsun . Odana cikinca da kapiyi bu numara ile aciyorsun. Odalar kucuk ama tertemiz. Calisma masasi bile var. Banyo havlulari, lavobo,kuveti herseyi ile eksiksiz ve yepyeni. Gecesi 34 euro'ya boyle bir otel bize acikcasi bedava geldi. Annem bile boyle kalite otel bu fiyata Turkiye'de bulamazsin dedi. Bir guzel yatip uyumusuz.

26 Aralik 2008 Cuma, Strasbourg'tan Almanya,Belcika uzerinden Amsterdam..

Sabah 8.30'da kendimizi yollara attik. Inanilmaz bir gunes vardi.. Bir sure Fransa'da ilerledik. Otobanlar bombostu yine. Sonra farkina varmadan Almanya'ya gectik. Sinirlar kalktigi icin ancak cep telefonuna gelen mesaj sayesinde anliyor insan. Bir ara otobandan cikip devlet yolundan bile devam ettik. Otobanlar Almanya'da parasiz iyice karisiyor,nereye gectigini anlamiyorsun.Iki kere durduk yolda zaten hava acayip soguktu.Ayakta birseyler atistirdik vakit kaybetmemek icin. Saat tam 16.30'da arabamizi Amsterdam'in biraz disinda olan,uygun fiyatli P&R Parking'e park etmistik. Burayi bana bed and breakfast sahibi onerdi.Cunku Amsterdam sehir merkezinde park yeri gunlugu 40 euro. Burasi belki acik bir parkyeri ama gunlugu 4 ila 6 euro arasi degisiyor ve sana sehre inmek icin gidis donus tramvay bileti hediye ediyorlar.

Elimizde valizler hemen parkyerinin kasasinin dibindeki duraktan tramvaya bindik ve tren gari duraginda indik.Ben kiraladigimiz evin gardan tarifini yanima almamisim. Ama baktik ki yakinda olsa o sogukta 2 cocuk ve valizler ile yurunecek gibi degil. Takside ortalikta gozukmuyor..Hadi dedik yine bir tramvaya atlayalim en azindan meshur Dam Square'e kadar gidelim.Tramvayin icinde ben hem turkce hem italyanca konusuyorum. O kargasada bile benim turkce laflarimi secmis olan bayan vatman sonunda bana " cok affedersiniz yoksa siz turk musunuz? diye sordu. Ilk Turk'u bu sekilde gordum. Sonra bircok kez karsima cikti Turkler. Tabii hemen muhabbete giristik anne kiz, annem zaten hic dayanamaz.Hosuma gitti tabii basi acik bu tatli turk kadini.Neyse sehrin en meshur meydani Dam Square'de indik. Ev buraya yakindi. Hava kararmis ve her yer noel susleri ve isiklari ile isil isil olmustu.Baktik ev yakin ama yine yuruyemeyecegiz gibi. Meydanda duran bisiklet taksilere tarif sorarken bize 8 euro verin gotureyim dedi genc cocuk.. AA bu kadar valizle mi dedik? Resminde gorebileceginiz gibi cok da yer yok. Bir tanesine az valiz ile ben,annem ve kizim,digerine daha cok valizle esim,oglum bindiler.Nitekim onlarinkinin soforu pedallari yokus yukari cevirirken biraz homurdandi. Evimize bundan daha orijinal bir sekilde ulasamazdik.

Ben Amsterdam'da bed and breakfast veya kiralik apartman dairesi ararken internette Maes B&B 'yi buldum. Bulundugu bolgenin her yere yakin bohem ve hos evlerin oldugu Jordaan mahallesinin dibinde yer aldigini okuyup hosuma gidince mail atmistim. Bana uc katli bir ev verebileceklerini soylediler. Resimleri de gonderdiler. Icime sinmis ve ayirtmistim. Cok dogru karar vermisim. Noel isiklari ile suslu, parke tas kapli dar sokaklarda tikir tikir ilerken birkac guzel kanalin ustunden gectik.Dam Square kalabaligindan uzaklasip sehrin guzel,sakin mahallelerine girdigimiz hemen belli oluyordu.Taksici buyrun Herenstraat 20 no dedi ve bizi evin onunde indirdi. O an oyle enteresan bisiklet taksiden hoplayarak inip tipik bir Amsterdam sokagindaki bu guzel daracik evin onunde inip, kalacagimiz yerin burasi oldugunu anlayinca kendimi o kadar guzel hissettimki. Amsterdam'in buyuleyici havasi beni hemen sarip sarmaladi..















Hemen 26 no'da olan Bed and breaksfast ana binasinin kapisini caldik. Bize kapiyi guleryuzu ile Ken acti. Hemen anahtari alip evimizi bize gosterdi. Ken yillar once Amsterdam'a yerlesmis bir Amerikali, ortagi Vladimir ise bir rus balerin.Ikisi de cok yardimsever ve tatli tipler. Bed and breakfast kisminda oda veriyorlar. Ayrica bir iki apartman dairesi de kiraliyorlar. Hepsi ayni bolgede. Biz uzun kalacagimiz icin bize evin tamamini verdiler. Uc katli ve daracik. Giriste salon ve hemen ardindan icinde sadece lavabo ve dus olan bir banyo var. Sonra bir cift kisilik yatak ve onun arkasindan camli bir kucuk avlu. Yazin cicekler ile dolu oluyor ve kucuk bir ic bahce haline donusuyor. Biz orada iken esimin sigara icme mekani oldu. Avlu karsisinda kucuk bir banyo var. Icinde lavabo ve klozet var. Evin en dibinde mutfak var, pencereli agaclara arka bahceye bakiyor. Tum Amsterdam evleri gibi on ve arkada pencereler var. Ama bu evin ortasindaki bu boslukta camdan avlu olmasi eve ek bir isik saglamisti. Daracik tahta bir merdiven yukari cikiyorsun ve solda bir oda daha var. Sagdaki odayi kapamislar. Sanirim o da tek oda olarak veriliyor. Ev tamamen tutulmazsa bizim ust kattaki odayi da veriyorlar ayri olarak. Cunku bu odalarin yanindan yine yukari daracik tahta bir merdiven ile cikiliyor ve cati katinda tavaninda kocaman penceresi olan baska bir banyo var..Ben hep bu banyoyu kullandim cunku kocaman ve isikli idi icinde hem dus hemde kocaman bir kuvet vardi. Cok ic acici ve tipikti cunku bir tavanarasi banyosu idi.

Evden cok memnun kalarak hemen yerlestik. Biraz dinlenip gece ciktik. Hava buz gibiydi ama gokyuzunde yildizlar piril piril, evler ise isil isildi. Kimse perdelerini kapamiyor. O guzel evlerin iclerine bakarak yurumek cok hos.Zaten bu mahalle cok hos, cok guzel evler ile cevrili. Hayran hayran etrafa ve evlere bakarak uc kanal gectik ve artik cok acikmis oldugumuz icin Italyan restorani yazisini gorunce hemen iceri girdik.

Restoranin ismi La Bettola.N.Z Voorburgwal n.82
tel 020-6258865. Internet sitesini ben bulamadim. Sahibi Sardunya adasindan. 40 senedir Amsterdam'da yasiyor. 3 es eskitmis ve
tabii torunlari var. Emekli olmaya daha dogrusu calismamaya karar verince dogdugu Alghera sehrine donmek istiyor. Tabii biz hep italyanca konustuk cunku annemde anliyor. Ama arada annem ve cocuklar ile birkac cift turkce ettigim lafimi uzaktan duyan garson bana "aa abla deminden beri anlamaya calistim,emin olamadim,Siz turk musunuz?" dedi. Hadi bakalim ilk gun ucuncu Turk ile karsilastim:) . Restorana gelirken iceri girip hizlica cocuklar birsey aldigimiz bakkaldada yine ayni sahne yasanmisti cunku. O da Turk cikti. Nitekim Turkiye gibi Amsterdam'da cok bakkal var ve sahipleri Turk. Bazi urunler Turkiye'den geliyor. Mesela Hayat su vardi,pide vardi inanilmaz. Neyse garsona doneyim, Amsterdam dogumlu turkcesi bozuk sayilir. Ailesi Sivas'tan goc etmis buralara.Tabii Noel ertesi diye tek masa bizdik sonra bir masa daha doldu. Artik bir servis bir ilgi sormayin. Italyan sahip ayri Italyaniz diye Turk garson ayri Turkuz diye. Cift kulturlu olmanin yararlari. Ne tesaduf ama ilk geceden yabanci memlekette kimleri taniyorsun. Milano'da Turk cok az var. Bana degisik geldi bu karsilasmalar. Sonra gordum tabii Amsterdam'da ne kadar cok degisik kultur ve ulkeden gelen kisinin bir arada yasadigini. Bize birde ozel fiyat yapildi. 5 kisi 35 euro odedik. Bu Italya'da mumkun olmayacak bir hesaptir.Oglum zorlanarak lazanyasini yedi.Tabii Italya'daki gibi degil daha amerikan agiz tadina uygun bol soslu idi. Hatta ben espri ile Garfield 2 filminde onun tarif ettigi lazanya bu dedim. Cocuklarim bir alem. Italya'da babaannelerinin yaptigi ev yapimi lazanyayi her yerde bulabileceklerini zannediyorlar. Kimbilir ne zaman herseyi oldugu gibi her yerde yemegi ogrenecekler?? Biz pizza yedik ve mozzarella tabagi istedik.. Her ne kadar Italya'da yemek gibi olmasa da bu fiyata cok ama cok iyi yemek yedigimizi soyleyebilirim. Yuruyerek kaybolmadan evimize donup bir guzel uyku cektik.


27 Aralik 2008 ,
Cumartesi, Kanal turu, Heieneken Museum,Uruguay restorani


Bugun oglum 10 yasini doldurdu. Sabah mesajlar ve telefonlar geldi ona ve bana. Gec uyanmistik,giyinip cikmamiz saat 12'yi buldu. Hava cok soguk 0 ile 2 derece idi ama yine super bir gunes vardi. Tabii hepimiz kat kat giyindik. Cift leggingsler,bere,atki,eldiven,kilotlu corap..Ne ararsan vardi ustumuzde.

Agaclarin yapraklari olmadigi icin Amsterdam evleri cektigim fotograflarda cok guzel cikti.Bahar veya yazin agaclarin yesilliklerinden gozukmeyeceklerdi. Gunes super, isik super. O yuzden cok sansliydik. Hali ile sehirde cok daha guzeldi bu yuzden. Kisin gri ve yagmurlu olan bu sehri pasparlak gunesli havada piril piril gorduk her zaman. Bizim evin dibindeki kanallardan iki fotograf koydum. Her gun evden cikinca bu kopruden gecip bu manzaraya bakiyorduk.




Hemen yuruyerek tren garina gittik ama cok usuduk. Orada turizm ofisine baktik,harita istedik,tramvay biletlerini aldik. Saat bire geliyordu ve herkes cok acikmisti. Haritaya bakip nereye gidelim,hangi tramvaya binsek diye saskin halde iken, esim hadi herhagi birine atlayalim dedi. O tatilde onceden program yapmayi sevmez ve gunluk dusunur. 24 no'lu tramvayda bulduk kendimizi. Tingir tingir ilerken biz etrafa sehre bakiniyorduk. Bir sure sonra esim ustunde kocaman Heineken yazili kiremit bir bina gorunce, cabuk atliyoruz dedi ve indik. Orayi gorunce pub ve yemek yenecek yer zannetmis meger muze imis. Hemen karsi kosesindeki Cafe Berkhout 'a girdik. Yere kadar inen kocaman camlarindan sokagi seyredebilecegin tipik bir cafe bar.. Yer rabita tahtasi,kocaman koltuklar var deri.Ayrica masa,sandayeler ya da yuksek taburelerde var.Kocaman aynalari,degisik afisleri ile cok hos bir atmosferi vardi .

Hamburger,patates,somonlu,prociutto'lu kocaman sandvicler yedik ve bira keyfi yaptik. Ortami sicacik olan bu yer bize iyi geldi. Cocuklarda isinmis,dinlenmis ve doymus oldular. Kucuk cocuk ile seyehat ettigin zaman zaten "illaki binbir muze ve tarihi eser gorecegim" fikrine saplanmayacaksin. Sehri yasayacaksin..O da bol yurunerek ve degisik restoran ve cafe'leri deneyerek oluyor. Nitekim burada sadece Amsterdam'lilar vardi. Camdan gelen geceni seyrederek cok hos vakit gecirdik ve tabii ne yapacagimizi konustuk. Ilk Amsterdam kahvemi burada ictim. Espresso istemiyorum koffie istiyorum dedim. Koffie onlarin kahvesinin adi.Amerikan filtre kahve gibi ama daha kucuk bir fincanda geliyor. Espresso fincanindan biraz buyuk diyeyim. Yaninda muhakkak Hollanda'nin meshur zencefilli,tarcinli kurabiyesi ikram ediliyor. Mis kokulu kahvemi yudumlarken yaninda taptigim zencefil ve tarcin aromali ,cheese cake alti gibi kitit kitir ince kurabiyeyi yerken zevkten dort kose oldum..

Bu cafe bar'dan cikana kadar saat 15 olmustu hemen karsidan grand canal cruise turlari kalkiyordu. Hava da cok soguk ve saat gec oldu diye hemen kanal turu yapalim dedik. Saat 15.30'da basladi tam 17.00'de hava kararmak uzere iken bitti. Tam zamanlama. Gunes azalirken gokyuzu hafif pembelesti sonra morlasti . Kanallarin sulari da oyle. Evler,sokaklar,kanallar hersey o kadar guzeldi ki. Ustu tum cam olan bu kocaman teknelerde yapilan bu kanal turunda,birkac dilde kayd edilmis bir ses herseyi anlatiyor. Bence Amsterdam'a giden herkes bu turdan almali. Cok guzel gorebiliyorsun sehri. En genis dis kanala kadar cikariyor.

Biz Amsterdam Canal Cruises'in kini aldik. Camlari acip buz havaya ragmen bol bol fotograf cektim. Sira ile biraz degisik Amsterdam ev resimleri koyayim.

















Tabii ayrica kanalustu evler var yani "houseboat"lar. Kendi kucuk balkon ve cicekleri ile onlarda bambaska. Zaten evlerin cephesine gore vergi odeniyor. Ondan zamaninda hep cephesi dar evler yapilmis. Houseboat sahipleri ise kanal ustu yasadiklari icin daha az vergi oduyorlar.
Asagida Amsterdam'in en kucuk evinin fotografi ve bir houseboat goruntusu var



Kanallarin arasindan gecerken bize en buyuk bisiklet parkini gosterdiler. Uc kat olan bu parka bisikletler sigmamis,koprulerin altina nereye bulursa park etmisler




Gunes batmaya baslarken renkler buyuledi tabii..Hersey baska guzel gorundu








Tekneden indigimizde hava kararmisti . Yemek oncesi ne yapalim derken hadi girelim su Heineken Muze'sine dedik. Iyiki de girmisiz. Cok keyif aldik. Eski fabrikasini muze haline getirmisler. Tum calisanlar genc ve sempatik cocuklar. Hepsi cok ilgili idi. Once eski afisler,bardaklarin sergilendigi ve Heineken birasinin tarihini anlatan kisimlari geciyorsun. Bazi buyuk afislerin arkasina gecip kendi resmini cektirebiliyorsun. Kafa yerleri bos birakilmis. Cocuklar cok eglendi tabii.



Eski bira bardaklari, logolarin tarihten beri ornekleri,eski siseler,kasalar, antika bira sifonu.. Bunlara baka baka tarihin icinde ilerliyorsun..





Once resmini illa cekmemi isteyen seker bir cocuk biranin nasil yapildigini anlatiyor. Arpa,bira mayasi ve serbetci otu olan kazanlari goruyorsun. Bu cocuk biz gec girdigimiz icin bir sure sonra yanimiza gelip tum muzeyi bizimle gezdi ve anlatti. Turk kiz arkadasi olmus. Turkiye ve Turkleri cok seviyor.
Onun oldugu bolumden sonra biranin yapildigi yere geliyorsun ve eski nostaljik mayalama kazanlarini goruyorsun. Tam islenmemis halini tattiriyorlar.


Yazin at ve karaco ile gezdiriyorlarmis sehirde.. Maalesef bunu yapamadik. Bu katin ardindan diger katta bira nasil servis edilir ve ne kadar kopuk ustte kalmali gibi isin puf noktalarini anlatiyorlar. Sana bitmis bira ikram ediyorlar. Uste iki parmak kopuk kalmasi makbulmus ve ikram etmeden once spatula gibi bir seyle bardaktan tasan kopugu siyirip atman lazim.Iste herkese denetiyorlar yapmayi ve birayi tadiyorsun. Sonra kim bir dikiste bitirecek yarisi yaptiriyorlar. Ardindan champions league ve futbol konulu salonlar var. Birde kucuk bir odaya giriyorsun ayakta duruyorsun. Isiklar sonuyor ve biranin yapimi gosteriliyor. Anlatan bir arpa tanecigi ve onun yolculugunu ozel ses,hareket ve isik ve su efektleri ile izliyorsun. Cocuklar en basta ama buyuklerde cok egleniyor. Cunku kendini kucuk bir arpa tanecigi gibi hissediyorsun. Islaniyor,ogutuluyor,mayalaniyorsun,siseleniyorsun. Tum efektler ile bunu cok canli hissediyorsun cunku ustunde durdugun merdivenler sallaniyor,sular ustune geliyor. Cok iyi bulus biz bayildik.



En asagi katta tekrar bira ikram ediliyor. Istersen sifondan bira koymayi deniyorsun. Ben hemen denedim tabii. Ilk deneyiste hizla ve tasirmadan bardaga koymak pekte kolay degilmis.Tum muzeler gibi buradada dukkan var ve hos aksesuarlar,bardaklar ve tabii afisler var.

Muzeden cikinca tramvaya atladik ve onceden internetten buldugum tipik bir Dutch restoranina gittik. Illa oranin yemekleri yenecek ya.. Sokakta aranirken Hollandali iki beyi durdukduk. Bize tarif ettiler. Bana" ne dutch mutfagi ?? Amsterdam'da ya turk yemegi yiyeceksin ya da italyan" dediler. Bende guldum Italya'da yasiyorum zaten ustune ustluk birde Turk'um dedim. Onlarda "bizim pek guzel bir mutfagimiz yoktur siz o zaman Orantes adli Turk restoranina gidin" dediler. Neyse Dutch restoranini bulduk meger Noel diye kapali imis. Bu sefer tramvaya yine atlayip bize yakin bohem mahalle Jordaan'a gittik. Orada tipik ve hos restoranlar oldugunu okumustum. Bakina bakina guzel sokaklarda yururken gozumuze cok hos ve sakin kucuk bir restoran carpti.Baktik Uruguay ve Arjantin restorani diyor. Kesin et iyidir dedik ve girdik. Bir tek masa vardi tabii Noel ertesi ya. Ama bos diye korkmadik cunku cok nezih bir yere benziyordu.

Icerisi los ve mumlar var masalarda tabiki. Her taraf tango veya muzik ile ilgili afisler ile dolu. Tavan bile. En dipte mutfagi goruyorsun. Zaten ince uzun bir restoran. Biz pencere kenarindaki masaya oturduk. Daracik cephesi oldugu icin pencere kenarinda tek masa var. Fotograf cekerken bilhassa flas kullandim yoksa afisler gozukmuyordu ama atmosfer fotograflardan cok daha los,sicak ve romantik. Devamli tango muzigi caliyor.Tum aksam boyunca baska musteri gelmedi. Girdigimizde yemek yiyen cift bizden once kalkti ve restoran bize ozel kaldi. Harika bir gece idi.










Sahibinin babasi ve annesi Italya'da Trieste sehrinden ama kendi Uruguay dogumlu. Cok az italyanca biliyor. Amsterdam'a yerlesmis. Bu sehir dunyanin dort bir yanindan gelmis insanlar ile dolu. Bizimle cok ilgilendi. Hemen tum Amsterdam restoranlarinda oldugu gibi taze ekmek ve tereyag geldi. Tereyaglar hep yumusacik ve bazilari baharatli super. Yemekleri beklerken bol taze ekmek ile iyi gidiyor.

Ben isinmak icin bir misir corbasi ictim.
Pek basarili idi valla. Cocuklara izgara tavuk
soyledik. Anneme sef israr etti ve izgara ahtopat
tavsiye etti. Nitekim yumusacik ve cok lezzetli idi.
Ben ve esim tabiki et yedik. Ben et pek sevmem
inanilmaz lezzetli idi. Ben entrecot, esim yesil biber soslu bonfile yedik.




Ustune tatli olarak kendi spesiyelleri budin de pan tavsiye etti. Yapmasi cok basit. Bayat ekmek,yumurta,seker ve sut kullaniliyor. Birkac kisi icin 1 kuru baget ekmek,1 litre sut,istedigin kadar seker ve 8 yumurta konup karistiriyorsun. Istersen portakal kabugu koyuyorsun ve karisimi firina veriyorsun. 180° de en az 30 dakika pismeli. Ustune krem santi ve karamel sos ile ikram ediyorsun. Hafif ve lezzetli bir tatli. Birgun evde deneyecegim.

Oglumun dogumgunu diye annem"supriz yapin,istedigi vanilyali dondurmaya bir mum koyup getirin lutfen" dedi.Sansliymis cunku sadece vanilyali dondurma sever ve bu restoranda vardi.Nazik adam mum yerine her tarafa isiklar sacan kucuk havafisek gibi yilbasi bastonlarindan koyup getirdi. Karanlik ortamda aniden bu dondurma isiklar icinde gelince oglum pek sevindi. Ona iyiki dogdun sarkisi soyledik,cok hos oldu. Boylece Noelde basina gelen Noel Baba vakasini da unutmus oldu:))

Az ve oz ama kaliteli yemekler ile doymus, mum isiginda bol bol tango muzikleri dinlemis olmaktan mayismis halde binbir tesekkur ciktik ve baska bir guzel tarafi da yuruyerek 10 dakikada evimize donduk. Evin konumuna bir kere daha super dedik tabii.

28 Aralik 2008 , Pazar Cocuklar ve bana Volendam'a annem ve ben muzelere



Esim cocuklari alip sehirdisina gitmeye karar verdi ve trenle meshur balikci kasabasi Volendam'a gittiler. Gezmisler,kucuk hediyelikler almislar.Snitzel yapan bir yer bulup girmisler. Snitzel delisi olan bizim cocuklar pek mutlu olmuslar. Ayrica oyle kucuk hediyelik alsinlar,dukkanlara girsinler pek bayilirlar.


Annem ve ben yalniz kalacagimiza pek sevinip muze gormeye karar verdik. Once ilk tercihimiz Van Gogh Muze'sine girdik. Onu gormeden geri donmek olmazdi. Tabii acayip kuyruk vardi ama cok cabuk ilerledi. Yarim saat icinde muzeye girmistik. Muze cok guzel. Tabii iyi bir Vang Gogh koleksiyonu var. Paris'te ya da dolasan sergilerde gormedigim bircok eseri vardi. Bilhassa badem agaci resimleri cok ilgimi cekti. Zaten cok da guzel yazilar ile hayati anlatilmis. Keyifle dolastik.

Valla bu muzede saat dorde kadar oyalanmisiz. Museum shop da cok hostu. Kendime afis filan almadim bir lunch box aldim. Metal kucuk bir sapli kutu. Icine meyve veya yogurt koyuyorum ise gelirken cok hos oluyor. Cok kullanisli bir sey. Ustunde 1890 baharinda yaptigi "Butterflies and poppies" resmi var. Zaten metal kutu delisiyim tam bana gore birsey. Benim cocukkende boyle bir metal lunch box'um vardi. Amerika'dan gelmisti. Annemin evinde duruyordur umarim hala..

Cok acikmis oldugumuz icin daha sonra girecegimiz Rijksmuseum'un onunde gordugumuz Hot Dog stand'inden hemen birer tane hotdog aldik. Uff mayonez,hardal,ketcup ile cok iyi geldi.
Muzenin buyuk bir kismi kapali idi. Sanirim restore ediliyor. Bina eski ve guzel ama icindeki resimlerin cogu aile veya kisi portresi idi.Cok savas resmi vardi. Tabii Hollandali ressamlarin eserlerine daha cok yer verilmis. Vermeer'in eserlerini gormek hostu. Ama "inci kupeli kiz" yoktu herhalde gezgin bir sergide su an ya da baska muzede ve ben bilmiyorum. Birde ilgimi devamli kus resimleri yapan bir ressamin eserleri cekti. Hindi,tavuk,kartal,tavuskusu,sulun, daha ne istersen resimlemis ve hep yagli boya ve canli renkler.



Iki muze bitince saat alti oldu ve tabii diger muzeler kapandi. Zaten bizde bu iki muzeyi belirlemistik cunku cocuklar ile birlikte yap tatilde daha fazla muze gormek bir hayaldi. Birtek Anne Frank'in evini gormek cok isterdim ve yeri bizim eve cok yakindi ama onunde hep ama hep kuyruk vardi. Bizde vazgectik. Neyse kendimizi kalabalik ve cilgin bir sokak olan Nieuwendijk'e attik. Sagli sollu meshur veya meshur olmayan markalarin satildigi dukkanlar var ama hepsi degisik. Hafif deli kiyafetlerin satildigi bir dukkan gordum ve girdim. Ismi Local Fanatic.. Orada aa bak boyle ucuk seyler Milano'da yok filan derken sahibi donup bize konustu. O da Turk cikti..Bagdat caddesi'nde oturmus yillarca simdi Londra ve Amsterdam'da dukkanlari var. Artik rastladigim Turkleri saymiyorum valla.

Yuruye yuruye bizim evin oldugu mahalleye yaklastik. Hedefimiz tipik bir Dutch Cafe'si.En sonunda Princengracht ustunde bir hos cafe gorduk ve girdik. Meger en meshur en sirin brown cafe'si imis sehrin. Cunku eski olan ve duvarlari tahta kapli koyu daha karanlik cafe'lerin ismi brown cafe.Bu yerlerde ufak tefek bir seyler atistirabiliyorsun,cay,kahve ve alkollu icecek var. Ama hafif uyusturucu olan otlu sigaralarin(ismini yazmiyorum ama anladiniz,yoksa icerigi uygun degil,tartisma yaratabilecek konu uyarisi cikiyor blogger'dan) satildigi coffee shop'lar ile karismasin.Oralarda bu sigaradan alip bir guzelde iceride tutturebiliyorsun. Yasak degil.

Bu brown cafe'nin adi T'Small. Cok hos ve sicak bir yer. Alt kat full dolu idi ve hic turist yoktu diyebilirim. Ust kata ciktik dar merdivenlerden ve pencere kenarindaki masaya oturduk.

Ben meshur erwtensoap ismarladim. Yani hollandalilarin meshur bezelye corbasi. Bezelye puresi gibi birsey dusunun icinde de bacon parcalari var. Yaninda siyah ekmek geliyor. Guzeldi ben begendim ama oyle aman aman degisik birsey degil.Sogukta yemek iyi geliyor.Nitekim kis aylarinin vazgecilmez yemegi onlar icin.

Neyse ayrica tipik Dutch koftesi yedik.Sandvic icinde geldi.Yaninda
bira ile bir guzel keyif yaptik.Eve donunce gidip turk bakkaldan
makarna ve pesto sosu aldik. Cocuklara da onu yedirdik pek bayildilar. Aksam artik bir daha cikmadik ve ev keyfi yaptik. Salonumuzda oturduk,cay ictik,binada wireless oldugu icin telefondan internete girip biraz bakindik ve bilgi topladik. Su wireless olayi super birsey..Oh yataginda uzanip telefonundan internette bakinmak..


29 Aralik 2008 , Pazartesi sokaklar,window shopping,turk restorani

Gece cok gec yatmayip evde kalip, dinlenince sabah erken uyanabildim. Tatilde olmanin verdigi enerji ile saat 9'da uyuyan aile fertlerini birakip kendimi sokaga attim. Hemen bize yakin hep aklimi celen firindan ekmek ve donut tarzi seyler aldim. Cafe'ler kahvalti eden ve pencere kenarinda gazete okuyan Amsterdam'lilar ile doluydu.

Canim hic eve donmek istemedi. Tabii hava yine piril piril gunesli ve cok soguktu. Hadi biraz yuruyeyim derken kendimi bir acik pazarda buldum. Noodermarkt denen Pazartesileri yapilan bit pazarina denk gelmisim. Hemen biraz dolastim. Antika ve 2.el kiyafetin yanisira normal kiyafet ve meyve sebze tarzi seylerde satiliyor. Sokakta o an siktiklari portakal suyunu plastik siseye koyup orada satiyorlar. Zenci bir bayanin tezgahindan amerikan tarzi bir tarcinli kek satin aldim. Kizimin eldivenlerini evde unutmusuz ona 1 euro'ya eldiven kendime 2 euroya ici isitan bir ic camasiri tarzi leggings aldim. Tam pazarvari alisverisler yani.



Sonra resim ceke ceke eve geri yurudum. Kanallar,bisikletler,houseboutlar. Belki her yer birbirine benziyor ama bakmaya ve resmini cekmeye doyamiyor insan.













Memnun eve dondum.Tum malzemeler ile guzel bir kahvalti ettik. Peynir,ekmek,biskuvi,doughnuts ve amerikan keki ile amerikan,turk,hollanda karisimi bir kahvalti oldu :)

Cocuklar babalari ile kagit,boya kalemi, suluboya ve fircasi gibi artistik seylerin satildigi dukkanlari arama gittiler. Boya kalemi ve o tip malzemeler alip boya yapmak gibi ev aktiviteleri cocuklari cok eglendiriyor tatilde. Ne de olsa cocuk olduklari icin normal tabii. Ayni durumu Viyana'da yasadik cunku. Babalari da seviyor resmi yoksa kim ugrasir. Annem ile bende kendimizi Nine Streets ve Jordaan bolgesine attik. Oraya yuruyus mesafesinde oldugumuz icin resim ceke ceke bakina bakina gittik. En guzel,hos,tipik,trendy dukkanlar bu bolgede. Ayrica cok kaliteli vintage kiyafet satan dukkanlar var. Inanilmaz degisik eski, yeni gece elbiseleri var. Mesela bir davete gideceksin, orijinal birsey istiyorsun, oralara git aran.Eminim devamli elindekiler degisiyordur dukkanlarin.. Eglendik tam window shopping yaptik.. Ogleden sonra eve donduk cunku Bruksel'de yasayan kuzenim ve esi bize geleceklerini soylemislerdi. 2 saatlik bir yol cunku onlara.. Inanilmaz ama baska bir ulkede kiraladigimiz evde misafir kabul ettik. Ev sokaga bakiyor zaten perdeleri acip onlari beklemeye basladik. Geldiler onumuzde park ettiler camdan bizi salonda gorup sokaktan el salladilar. Oyle hos bir andi ki. Her yil bir defa yazin gordugum kardesim kadar yakin kuzenimi gel Amsterdam'da gor.. Tabii hemen aile sicakligi icimizi sardi. Salona oturduk caylar yapildi tam bir aile muhabbeti basladi. Onemli olan birbirimizi gormekti. Evden cikmadik bile. Onlari aksamustu alti gibi yolcu ettik.

Biz aksam bu meshur dedikleri turk lokantasinda yer ayirtmistik. Ismi Orontes. Antakya'daki Asi nehrinin eski ismi imis. Sahibi Antakya'li esi Hollanda'li. Kendisi 80'li yillar sag sol karmasasinda yurdu birakip buralara gelmis. Konusmalardan bunu anladik. Az ve oz yedik. Onden sicacik pideler geldi. Kucuk parcalara kesilmis kurutulmus domates,sigara boregi,super bir humus,icli kofte ve ahtopat salata soyledik. Deniz urunleri de var. Icli koftelerin yaninda yogurt kivaminda bir cacik vardi. Tam yunanlilarin yaptigi gibi. Cocuklar tavada tavuk,esim izgara levrek, annemle bende kuzu sac kavurma yedik. Memnun kaldik..Ne de olsa insan kendini Turkiye'de gibi hissediyor..Ama aciksasi Uruguay restorani gibi ozel bir mekan degildi. Birde o restoranda birtek biz vardik. Bize kapatilmis gibiydi.



Valla eve nasil donsek taksi yok ortalarda tramvay gecmez o saatte derken birden tramvay gozuktu atladik, hemen evimize ulastik. Sizmis kalmisiz.. Esim bulmusken raki,annemle ben bir sise Italyan Valpolicella bitirmistik:)

30 Aralik 2008 , Sali Kns Laan adasi,magnum plaza vs vs

Sabah yine gec uyandik tabii. Esim ve oglum sehirdisina ciktilar araba ile. Deniz muzesi ve bir baraj gormeye. Annem ve kucuk kizimla beraber 10 nolu tramvaya binip, yaklasik yarim saat bir yolculukla sehrin kuzey dogusunda kendi basina kucuk bir ada olan ve bir kopru ile sehre bagli Kns laan adasina gittik. Burada sadece High Tech dukkanlar var. Ev,mutfak esyasi ve aksesuar satiyorlar. Bir sehri yorulmadan gezmek icin uzun otobus ve tramvay yolculuklari yapmak iyi oluyor. Bende bu adaya Alman minder,yatak ortusu markasi Taj Wood Scherer satan bir dukkan oldugu icin gitmek istiyordum. Kizima Taj'dan bir yatak ortusu almayi kafaya takmistim. Bu bahane ile geze geze ,bakina bakina uzun tramvay yolculugu yapip sehri oyle boydan boya gecmis olduk.Annem benim bu istegime sasti ama ben aradigimi buldum ve cok seker omur boyu her tek kisilik yataga kullanabilecegim hem yorgan hem yatak ortusu olan delidolu bir sey aldim. Bunu aldiktan sonra cevredeki bu tip dukkanlara biraz baktik. Bunlardan birinin icinde cok hos bir cafe vardi. Oraya oturduk ve guzelce bir sandvic yedik cay ictik.Kahve ve cay ile hep tarcinli biskuvi ile geliyor super.. Ortam genis, rabita tahta yerler, modern masalar ile cok hostu.


Tekrar 10 no'ya binip sehir merkezinde Leidsplein'de indik. Kiz biraz agzina ates cubugu sokanlari filan seyretti. Yilin son gunu yaklastigi icin sehir dolmaya baslamisti. Dukkanlara bakina bakina yuruduk ve Magna Plaza'yi gorunce girdik. Eskiden postahane olan bu tarihi bina cok guzel bir alisveris merkezine donusturulmus.1899 yilinda insa edilmis. Ici muhtesem. En taninmis markalarin dukkanlari var. Cok begendim. Ben kapali alisveris merkezlerini sevmem ama bu guzel ve cok kaliteli idi. Hele yilbasi oldugu icin ortada olan buyuk cam agaci mekana ayri bir hava vermisti.


Kizim artik delirdi yorgunluktan ve yuruyerek eve yakin bir take away pizzaciya ulastik. Onundeki banka onu oturtup eline bir meyve suyu verdik. Ben eve gidip elimdeki koca paketleri biraktim. Tekrar onlarin yaninda dondum ve supermarkete gittik. Her yer bizim ev yuruyus mesafesinde dedim ya, butun bunlari 1 derece sogukta yaptik.Birde bahar ve altinda bisiklet olsa kim tutar seni. Supermarketler baska ulkede herkese daha eglenceli gelir ama kucuk suprizler hep olur,yanlis alisverisler yapilir. Zaten flemenkce anlamam. Sosis diye aldigimiz seyden kizim eve varmadan tatmak isteyince actim,verdim isirip tukurdu. Ne oluyor dedim bende isirdim guya sosis ama ici ciger ezmesi dolu.. Igrenc!! ben birde tukuremedim kaldim sokakta agzimda o tat ile. Tabii sevene guzel ama..

Aksam supermarketten aldigimiz guzel ekmekler,peynir,salata ile yaninda pesto soslu makarna evde yemek keyfi yaptik. Cocuklar memnun biz memnun.Sonra cay keyfi,wireless ile internet var zaten aman herkes kafasina gore takildi. Cocuklar resim cizdi,ben gezi notlari yazdim,esim itouch ile internette bakindi.. Cati banyodaki guzel kocaman kuvetin keyfini cikardim..Bir ev tutuyorsan evinde keyfini yasayacaksin, hele boyle guzel bir evin.

31 Aralik 2008, Red light District,Erotic museum ve havaifisekler

Esim sagolsun yine cocuklar ile dolasmaya cikti. Biraz bakinip, eve erken donmusler. Biz ana kiz kendimizi Red Light District'e attik. Ben zaten gormustum ama yeniden gormek ayri bir keyif. Ayrica annem icin cok ilginc bir yer olur diye dusundum. Karmakarisik bir mahalle. Bir suru fast food var. Cogu Turkveya Misirli. Kadin erkek herkes sokaklarda cekinmeden rahat rahat dolasiyor.Bizim meshur Abanoz sokagi'nin herkese acik olani diyelim. Ama buradaki hayat kadinlari kendileri odalarini kiraliyorlar ve devlete vergi oduyorlar. Onlari calistiran bir kisi yok ve bunu yapmaya kalkana buyuk hapis cezasi var. Yaklasik 380 kadin var hergun vitrinde.. Odalari cok basit ve kucucuk.Bir yatak var.Ona yakin bir lavobo ve bide var. Odanin sokaga bakan kismi tum cam ve kadin musteri bekliyorsa perdeyi acik tutuyor. Camin dibinde sandalye ustunde ve ayakta kendini gosteriyor.Musterisi varsa perdeyi kapiyor. Musteriler kadinin istemedigi birseyi yapmaya kalkar ya da vahsilik gosterirse basacagi bir dugme var hemen ana polis merkezine sinyal gidiyor.Eger kotu niyetli musteri polis gelene kadar kacamazsa yanmis oluyor. Agir hapis cezalari var. Bu modern dusunce ile kurulmus ve hayat kadinini bir sekilde ozgur birakan ve koruyan bu sistemi cok takdir ettim. Caktirmadan bakabildigim kadari ile odalar hersey cok temiz. Zaten gozunun onunde hersey ama ben hali ile bayan olarak cok fazla dikkatle bakmaya utandim.Resimlerini cekmek ise cokbuyuk yasak.Yakalanirsan ceza yaziliyor. Yalniz cok fazla her yeri ,her sokagi gezmedim ama gunduz diye mi artik biz bir tane guzel kadin gormedik valla:))

Neyse sonra Erotic Museum'a girdik. Uc katli bu muze de cok eglendik. Seks ve erotizm tarihini anlatiyor. Afrikali kabilelerin yaptigi heykellerden,cin ve japonlarin eserlerine kadar ne ararsan var.
1950'li yillarindan bol resim ve kartpostal vardi pornografik.Cok enteresandi. Bol bol resim cektim. Ama okudugum daha cok gordugum herseyin resmini koymam imkansiz. 1 saat farkina varmadan gecmis. En son kata ciktiginda hayat kadinlarinin odalarinin bir maketi var merak edene. Aciklamalari yaziyorum. En begendigim birkac eseri koyuyorum.
ceviz kiracagi


dunyanin ilk vibratoru



cin likor siseleri



afrikalilarin heykelleri



en begendigim uc heykel



Tabii sex shop'lara girip bakmayi ve gulmeyi de ihmal etmedik. Annesi ile insanin bu tip seyleri yapabilmesi cok guzel. Umarim kizim ile ileride annemle sahip oldugum iliski gibi bir iliskim olur.
Artik bu meshur mahalleyi birakalim dedik ve Dam Square'e kadar yuruduk.Hemen orada annemin arkadasinin kizinin dukkani var.Ona ugradik biraz, buyuk department store Bijenkorf'a girdik. Eve ulasmadan yorgunluk atip, kahve keyfi yapmak icin eve yakin bir pub cafe tarzi yere girdik. Kahvemizi ictik ve sicak elmali tart yedik. Menuden gordugumuz kadari ile tipik Dutch yemekleri sunan bir yerdi. Ertesi aksam son yemegi burada yemege karar verdik.

Cocuklar,esim evde idiler. Cocuklara onceden pesto soslu makarnalarini yedirdik. Biz annem ile biraz peynir ve sampanya keyfi yaptik onden. Sonra saat sekiz gibi yilbasi aksami yemegimizi yedik. Salam,prosciutto,binbir cesit hollanda peyniri ve bol salata. Tabii siyah ekmek.. Sampanyamizi zaten ev sahipleri yeni yil icin bize hediye olarak birakmislardi.. Cok hafif ve keyifli bir yemek oldu. Saat 23 gibi evden ciktik. Nieuwmarkt meydanina yuruduk. Sehrin her yerinde havafisek atilacak dendi ve ana meydan Dam Square'de konserde vardi. Ama ev sahipleri orasi bira icenler,dans edenler cok karisik olur,cocuklar ile rahat edemezsiniz dediler ve bize bu meydani onerdiler. Ben bir sabahki bos hali ve aksam yari dolu halinin fotograflarini koydum.



Neyse meydana Red Light District'in icinden cocuklar ile gecerek vardik. Ortalik kalabaliklasmaya baslamisti. Orasi bir suru coffeeshop dolu. Ellerinde biralar ile sokaklarda dolasanlar,coffeeshop'larda esrarli sigara icenler arasindan rahatca hic rahatsiz edilmeden guzelce yuruduk. Yani cok medeni bir ortam vardi. Bir tane sarhos ve garip davranisli insan gormedim. Meydana geldigimizde cok fazla kalabalik yoktu. Saat 23.30 olmustu. Havaifisekler o an atilmaya basladi. Yavas yavas kalabalik artmaya basladi meydanda. Dort bir yandan insanlar geceyarisina kadar buraya varmak ve yeni yila girmek icin gelmeye baslamislardi. Bir sure sonra baktik hareket edilmeyecek hala gelecek,meydandaki eski ortacagdan kalma binaya bakan bir apartmanin birinci katina sigindik.Yani soyle bu yerin giris kapisi ustte ve merdivenle cikilan onu kucuk balkonlu bir giris kapisi var. Iyiki siginmisiz cunku bir sure sonra zaten oradan cikamaz hale geldik ve mahsur kaldik:) O evin icinde bir ozel parti vardi. Cok hos sarisin Hollanda'li erkekler ve cok guzel ve iyi giyimli zenci ve guney amerikali kadinlar vardi. Bu kisiler zaten yeni yila girdikten sonra disari ciktilar. Kimse bize balkon merdivende durdugumuz icin birsey demedi. Bizde rahat ettik ama tabii kapilar acilip bunlar disari cikinca biraz yerimiz daraldi. Herkesin elinde sampanya,sigara normal veya esrarli ya da puro vardi. Birde buna yaklasik 2 saattir suren havaifisek ve kucuk bombamsi seylerin dumani karisinca havada pek oksijen kalmadi diyebilirim.

Ben Amerika'daki 4 temmuz kutlamalari disinda bu kadar buyuk havafisek gormemistim. Ama beni esas etkileyen olay buyukluk degildi cunku her cins vardi. Genis sekilde havaya yayilan,kucuk cinsleri,binbir renklileri,top gibi atilanlari.Zaten ben bunlari Viyana'da gecen sene ve her zaman Italya'da gordum. Saat 23.30 gibi baslayan havafisekler gece 2'ye kadar surduler. Biz o saatten sonra yatmistik ama hala devam ediyorlardi. Meydanda 23.30-1.00 arasi kaldik tam 1.5 saat ve hic ama hic durmadilar. Ben bu kadar yogun havafisek firlatildigini hicbir yerde gormedim. En guzellerinde bir ani videoya cektim asagida koyuyorum. Biz buyukler icin muhtesem bir andi. Hayatimin en guzel yeni yila girisi idi diyebilirim. Cok yogun cok heyecan verici.. Yeni yila girdik sonra bir saat ayni hizla devam ettik. Tabii bu bir sure sonra cocuklari korkuttu. Kucuk kizim artik saat 1'e dogru aglamaya basladi, eve gidelim dedi. Oglan zaten 10 yasinda olmasina ragmen cok az bakti cunku gurultuden hemen tirsti.Havaifisek delisi degil birde uzaktan gormeye alismis ,Cesme'de dugunler filan oldugunda. Gecen sene Viyana'da disari cikip bakmamisti bile. Burada kacacak deligi de yoktu ve bu inanilmaz havaifisekler 100 metre ileride patliyordu. Tabii bu meydanda patlatilanlar disinda yan kanallar ve sehrin binalarinin arasindan uzaklarda diger havaifisekler goruluyordu. O zaman anladik ki Amsterdam'da nerede olursan ol her yerde bu yogunlukta havafisek patliyordu.





Kiz aglamaya devam ettigi icin ve etraftaki kalabalik azalacagina,cogaldigi icin eve donmeye karar verdik ama dedigim gibi tepede mahsur kalmistik. Birde yerlerde cata pata atmaya basladilar. Iste o an sadece "ay iki cocukla deli kadin burada isin ne dedim?" Birden korktum oradan cikamayiz ya da cikip sokaklarda yururken cocuklara birsey olur diye.
Neyse bir yolunu bulup kalabaligi yardik, hemen arka sokaklara daldik. Oralarda bile az buz cata pata ya da kucuk havaifisek atan vardi.. Yolu uzattik ama tehlikesiz sekilde uzaktaki havaifiseklere baka baka evimize 2 gibi vardik. Anladimki Amsterdam'da havaifisek icin cok para harcaniyor.Bu kadarini bu kadar uzun sure hicbiryerde gormedim.

01 Ocak 2009, Yilin ilk gunu bol yurume aksam Dutch Cafe restoran

Yilin ilk gunu tum dunyadaki insanlar gibi biraz uyuduk. Sonra Dam Square'deki katedralde org konseri vardi ona yetismek icin ciktik ama biletler bitmisti.. Mecbur dagildik. Cocuklar ile esim bir tarafa annem ile ben baska tarafa.. Onlar yine eve erken donmusler. Ben annem ile bol bol yurudum gormedigimiz baska mahallelere daldik. Amstel kanalina kadar gitmisiz. Oralara yakin acik bir cafe'de apple pie ve hot chocolate keyfi yaptik. Hot chocolate ilk defa o gun ictim Amsterdam'da. Keske hep icseymisim. Ben Italya'daki gibi sirf erimis cikolatadan zannediyordum. Italya'nin cioccolata calda'si meshurdur ama cok da agirdir. Amsterdam'daki annemin bize cocuklugumda yaptiklarina benziyor. Daha sutlu gibi ve koca bardakta.



Hava gri ve kapali idi. Bir haftada birtek dun ve bugun kapali idi. Sehir farkli oluyor o zaman.



Aksam alti gibi yilin son gunu gozumuze kestirdigimiz Ducth cafe'de cocuklar ve babiskolari ile bulustuk. Bu arada 31 Aralik ogleden sonra bes gibi her yer kapaniyor Amsterdam'da restoranlardan,cafelere ve dukkanlara kadar. Herkes yeni yili kutluyor ve bu tip isyeri sahipleri bile kendi eglencesini dusunuyor. Bu guzel birsey bence.

Bu cafe'nin ismi De Oude Wester. Sahibi olan bayan birden bizi annemle konusurken duyup "pardon siz turk musunuz? "dedi. Meger kendisi Ermeni imis. Tesadufe bak. Esi Istanbul'dan ayrilip Amsterdam'a geldiklerinde ahcilik okuluna filan gitmis ve bu cafe'de isi ogrenmis.Cafe'nin sahibi olunce yeri devralmis ve hic degistirmemis. O yuzden hamburger ve izgara et cesitlerinin yaninda dutch yemekleri de var.

Onden bitterballen aldik. Bira ile pek bir istah acici idi. Ben annem ile ustune yine dutch usulu olsun diye stamppot aldim.Bu bir cesit pure icinde bir suru sebze ezilmis. Bizimkinin icinde havuc ve sogan vardi. Yaninda yine bir tip kofte aldik.



Sahibi ermeni bayan ile bol bol sohbet ettik. Cok itibar etti bize. Eski Istanbul,Turkiye hayati derken daldan dala atlayarak cok konustuk. Keyifli bir son aksam yemegi oldu. Ordan yuruyerek evimize donduk. Biraz valiz yaptik. Salonda cay keyfi yaptik son son..

02 Ocak 2009, Cuma Elveda Amsterdam merhaba Strasbourg

Sabah esim tramvay ile sehir disindaki park yerinden buz tutmus arabamizi aldi ve sokagin onune kadar geldi. Valizleri yukledik ve saat 11 gibi evi kiraladigimiz Ken ve Vlad ile vedalasip yola ciktik. Bu sefer sadece Almanya uzeri gittik ve 16.30'da molalara ragmen Strasbourg Fransa'ya varmistik. Kis oldugu icin tabii o saat tam alacakaranlik oluyor. Arabayi sehir merkezine park edip sehrin Noel icin suslenmis sokaklarini dolastik. Geliste bu sehire yakin konaklamistik ama tum dunyaca meshur suslu sokaklarini gezecek vakit olmamisti. Bu sefer soyle 1 saat yuruduk ve hayran hayran bakindik. Dedikleri kadar varmis. Noelde bu sehir bambaska oluyor. Fotograflar konusuyor zaten. Ben bu kadar sus birarada gormemistim. Sokaklar dar ve cok bakimli ve cok hos dukkanlar ile dolu.

















Motele gitmeden cabuk olsun diye bir pub'a girdik ama yediklerimizden cok memnun kaldigimizi soyleyemem. Arabayi alip sehir disinda gecen sefer buldugumuz motelin karsisindaki motele girdik bu sefer. B&B Hotels denen bu yerde odalar daha guzeldi. Bu zincirden tum Avrupa'da varmis. Sadece bu otellerde kalip tum Avrupa'yi gezen bir Italyan cift ile konusmus esim kahve icerken. Tabii cok ucuz oldugu icin cok daha yere gitme imkanin oluyor. Resepsiyon ve oturmali kahvalti servisi olmadigi icin tabii cok dusuk fiyatlar.


03 Ocak 2009, Cumartesi ,Isvicre Alplerine baka baka eve donus.

Sabah 8.30'da hizli bir kahve icip yola ciktik. 16.00 gibi evimizdeydik. Yollar bostu ve yine rahatti. Isvicre'de kar yagmisti. Alp daglarinin muhtesem goruntuleri bize yolculuk boyu eslik etti.Bir guzel gezi de boyle bitti.