13 Temmuz 2011 Çarşamba

Manzaradan Parçalar,Orhan Pamuk

Bu kitabı da yeni bitirdim ama aylardır okuyordum.Hatta Mayıs ayında bizimle kalan annem  benden aldı ve okudu,bitirdi ve tabii benim bitirmem geç oldu.Annemin de Orhan Pamuk okumasına bayılıyorum.Herkes onu okuyamaz ve anlayamaz.Bu kitabı  541 sayfa.Takdir ederseniz sindire sindire okumak biraz zaman alıyor.Tabiiki beğendim ve kendisini daha da iyi anlamama yardımcı oldu.
Kitapta  bölümler halinde yazıları toplamış.HAYAT bölümünde kendi düşüncelerini veren kısa yazılar var.New York,Venedik gibi şehirlerdeki izlenimlerinden tutun berberler,sivrisinek,deprem veya babasına kadar varıyor.İstanbul'da 1960 yıllarında sosisli sadviçleri ve sonra Beyoğlu'nda ki tropik diyarların resimlerinin asılı olduğu hamburgercileri anlatan sevimli yazısında (bu büfeler 90 lı yıllarda hala vardı İstanbul'da bilmem şimdi var mı?) yasak köfteler hakkında yazdıklarını alıntı yapacağım çünkü hepimiz her dönem bunu yaşadık.Çok içten ...' annemin karşı çıktığı şey bu köftelerdi işte: Köfteye konan kıymanın 'hayvanın kimbilir neresinden,kimbilir hangi etten' yapıldığını yüzüne bir tiksinti ifadesi vererek anlatır, bize dışarıda yanlız köfte yemeği değil, ne etinden yapıldığı  belli olmayan sosisösalam ve sucuk yemeyi de yasaklardı.Hayatımın en lezzetli sandviçlerini futbol ve basketbol maçlarının oynandığı statların,spor salonlarının kapısında köfte ekmek ve sucuk ekmek pişiren seyyar satıcılardan alıp yediğimi itiraf etmeliyim' demiş ve sonra devamında ' ....bilet kuyruğunda beklerken,masmavi ve yoğun dumanları burnuma,yüzüme,saçlarıma,ceketime sinen köfte ekmekçilerin çağrısına direnemezdim' diye yazmış.
Sonra ISTANBUL bölümü var.Zaten bence Pamuk bu şehir üzerine en güzel yazıları yazanlardan ve bu şehri her hali ile çok iyi tanıyan ve gözlemlemiş bir yazar. Sadece Boğaz Gemileri ve Ara Güler'in İstanbul'u yazılarının hepsini burada alıntı olarak vermek isterdim. Zamanım ve yerim yetmez. Merak eden alır kitabı okur diyeyim.Ara Güler fotoğraf albüm kitaplarının koleksiyoncusu olarak bu yazıya bittim. 2Ara Güler fotoğraflarında  İstanbul'un hüznü ile enerjisini birleştiriyor diyor ' Pamuk. Ne kadar haklı! Milyonlarca insanın görsel hatıralarını bütün şiirselliği ve zenginliği ile saklaması Ara Güler'in büyük başarısıdır diyor.
Ardından KITAPLAR VE EDEBIYAT bölümü geliyor.Victor Hugo,Coleridge,Dostoyevski,Flaubert,Camus,Nabokov gibi unutulmaz yazarları ve bazı eserlerini onun gözü ile tekrar tanıyoruz.Her yazı yeni bir şey keşfettiriyor. Bazı okumadığım kitapları hemen alıp okuyacağım. Allahım gençken niye okumamışım dedim kendi kendime.Bu bölümün  Okumak üzerine adlı  ilk yazısından sevdiğim bir lafını koyuyorum 'cebinizde,çantanızda bir kitap taşımak özellikle mutsuzluk zamanlarında cebinizde,çantanızda sizi mutlu edecek bir öteki dünya taşımak demektir'
BENIM KITAPLARIM bölümü çok ilgi çekici.Yayınlanmamış parçalar,bazı eserlerini nasıl ve niye yazdıığı hakkında yazılar , kendisini ve sanatını daha da iyi tanımanızı sağlıyor.
SANAT bölümü kısa,beş yazı var sadece ve hepsi hoş.
Sondan bir önceki bölüm SIYASET VE DİĞER VATANDAŞLIK DERTLERİ .Değişik kısa yazıların yanısıra biraz kendi üzüntüleri anlattığı Davam yazısı ilginç.Bazı şeyleri yanlış ifade edip söyledi sonra tüm şimşekleri üzerine çekti.Bu benim görüşüm.Ermeni konusunda burada politika yapacak değilim. Blogumun özü bu değil.Ama zamanında bize tarihi ört bas etmeden tam öğretseler ve geçmişte başka yönetimler zamanı  alınan kararlar ve o zaman yaşanan tarihi ve politik olaylar yüzünden hem Türk hem Ermeni vatandaşlarından çok kayıplar  verildiği devlet tarafından açık açık konuşulsa şimdi bu olay soykırım meselesi boyutuna ulaşmazdı.Ya da benim gibi genç yaşta yurt dışına giden başkaları da zor durumda kalmazlar ve bilinçle sorulara cevap verirlerdi.Onbeş yaşında öğrenci değişimi programı  ile Iowa eyaletine gittiğimde ayak bastığım an bana yöneltilen ilk soru Ermeni meselesi idi.Ben ık mık ettim ve cevap veremedim.
Son bölümde  Paris Review ile yaptığı Roman Sanatı üzerine röpotajı var ve herşeyi çok güzel açıklıyor ve eserlerini yine irdeliyor.Burada bir soru var.O soruyu ve verdiği cevabın tümünü alıyor ve koyuyorum.Kendisine tamamen katılıyorum.Bende böyle Türkiye ve Türk görmek istiyorum. Bir örnek vereyim; Alaçatı'ya evime geliyorum ve oradaki şık lokantalarda İtalyan yemeği yemek istemiyorum.Ben Italya'da yaşıyorum ve alasını yiyorum. Aynı olamıyor hiçbir zaman. Tamam olsun İtalyan restoranı veya Brezilya restoranı ya Alaçatı'da tabiiki koca İstanbul'da. Ama neden ayrıca  Alaçatı'da çok kalite ve eski Alaçatı mimarısı ile yapılmış çok şık bir Osmanlı veya Anadolu yemekleri lokantası yok?? O yüzden Galata'daki Kiva Han lokantasına bayıldım ve görüşlerimi yazdım. Yavaş yavaş İstanbul'da bu tip girişimler başladı. İşte Orhan Pamuk'ta aslında aşağıdaki cevabı ile buna benzer şeyleri öneriyor. 
soru: Ama yine de İstanbul'da,şehri romantize etme biçiminizle,Osmanlı İmparatorluğu'nun kayboluşunun yasını tutar gibisiniz.
cevabı: Osmanlı İmparatorluğu'nun yasını tutmuyorum.Ben bir Batılılaşmacıyım.Batılılaşma 
sürecinin gerçekleşmiş olmasından memnunum.Yönetici seçkinlerin -yani hem bürokrasinin hemde yeni zengin tabakanın -Batılılaşmayı kavrayışındaki sınırlılığı ise eleştiriyorum.Kendi simgeleri ve rituellerinin zenginliği içerisinde bir ulusal kültür yaratmak için gerekli kendine güven ne yazık ki çoğunda yok.Doğu ve Batı'nın organik bir birleşimi olacak bir İstanbul kültürü yaratmak için çabalamadılar;sadece Batılı ve Doğulu şeyleri yanyana koydular.Güçlü bir yerel Osmanlı kültürü elbette vardı,ama azar azar eriyip gidiyordu.Yapılması gereken,Doğulu geçmiş ve Batılı şimdiki zamanın bir birleşimi -taklidi değil-olacak güçlü bir yerel kültür yaratmak.Ben de bazı başkaları gibi böyle bir şeyi kitaplarımda yapmaya çalışıyorum.Yeni kuşaklar muhtemelen bunu başaracak,ve Avrupa Birliği'ne girmek Türk kimliğini yok etmeyip serpilmesini sağlayacak ve bize ueni bir kültür yaratacak,daha fazla özgürkük ve kendine güven verecek.Batı'yı körü körüne taklit etmek veya eski ölü Osmanlı kültürünü körü körüne taklit etmek çözüm değil.Bunlarla birşey yapmak ve birinden birine fazla ait olmaktan endişe duymamak gerekiyor.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Orhan Pamuk yazın çok güzel,çok beğendim,kelime kelime iyi anlatmışsın,
yazının bir bölümünde de onu ve sanatını iyi anlamak için;kitaptaki benim kitaplarım bölümü okunmalı demişsin;
ben aynı şeyi tristram shandy için yazdığı uzun önsözü okurken düşünmüştüm,kendisini ,yazıya bakışını anlamak için bu önsöz okunmalı sonrada ,türkçeye çok iyi çevrilmiş Tristram Shany okunurak,belki de gerçek bir roman okunmalı !!!! :)))

Asiye VURAN dedi ki...

Kesinlikle okunmalı