15 Kasım 2010 Pazartesi

Şehrin Aynaları,Elif Şafak

Bu kitabı aslında çabuk bitirdim, karışık ve zorlayıcı bir eser gibi görünmesine rağmen.Yazarın en sevdiğim kitaplarından biri olmayacak ama bu yazarı sevdiğim için okuduğuma memnunum. Sadece Elif Şafak'ın dili kullanma kabiliyetini birkez daha takdir etmek için okunur. Ama ilk defa bir eserini okuyacaksanız bununla başlamayın derim. 1600 yıllarının İspanyası ve engizisyon. Hıristıyan olmayanların korkuları ve onlara yapılanlar. Zaten çok da mutlu olmayan bir çift ve onlar ile çevrelerinde olanların engizisyon ile beraber mahvolması. Roman kahramanlarının hayatlarının gelip Istanbul'da ve oradaki başka hayatlar ile kaynaşması ve son bulması. Bazı okuyucular birbirine fazla benzeyen ve birçok isimden biraz karışmışlar. Belki senelerdir Italya'da yaşayıp latin isimlerine alışkın olmam bana yardımcı oldu. Bu beni hiç rahatsız etmedi. Zaman zaman bazı üstü kapalı ifadelerde yazarın ne demek istediğini anlamakta güçlük çektim. Elif Şafak'ın her yazdığını okumak isterim diyorsanız tavsiye ederim. Benim için her kitabın bir değeri vardır. En sevdiğim kitaplar arasında olmayacak ama bu kitapta da çok hoş sözler vardı ve birkaçını aşağıda veriyorum. En azından biraz tadını almanız için.

'Beatriz'in yüzünde,toprak altında yaşayan ve ancak güneşin gözleri kamaştıracak kadar yakıcı ve parlak olduğu saatlerde dışarı çıkan kıskançlık böceğinin gölgesini yakalamıştı.'

'Geçmişi sıla belleyenler ömür boyu gurbette yaşamaya mahkum olduklarına göre, ya hafızayı hatıralardan uzaklaştırmak lazımdı ya da hatıraları ait oldukları zamandan. Aksi takdirde acıtırdı geçmiş; boş yere yaralanırdı insan'

'Her zaman olduğu gibi,her ikisi de,konuşulmaması gerekeni konuşmak yerine konuşulması gerekeni konuşmamayı yeğlediler.'

'gayet iyi biliyordu ki, hüzün denilen şey tıpkı siyah, dalgalı saçlarının arasına nasılsa yerleşivermiş beyaz bir saç teline benziyordu. hüzün kopardıkça çoğalıyor, çoğaldıkça arsızlaşıyordu'




Hiç yorum yok: